Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/ankmailc/ertugrulonen.com/wp-includes/pomo/plural-forms.php on line 210
ANKARA MİLLİLİK KAVRAMININ EN ÇOK YAKIŞTIĞI KENTTİR – Ertugrul Önen
ANKARA MİLLİLİK KAVRAMININ EN ÇOK YAKIŞTIĞI KENTTİR

Ankara millilik kavramının en çok yakıştığı kenttir.

Türkiye’de yine bir milli maç oynandı ve yine Ankara’da değil. Oysa millilik kavramının en yakıştığı kent Cumhuriyetimizle özdeş ve Devletimizin başkenti olan bu kent değil midir?

24 Mayıs 2021 tarihinde yayımlanan “Boynu Bükük Yetim Ankara” başlıklı yazımı bir kez daha belleklere sunmanın yeri geldi diye düşünüyorum, buyurun…!

BOYNU BÜKÜK YETİM ANKARA

Tarih: 24 Mayıs 2021

Bir kentin yetimliği de ne demek oluyor dediğinizi duyar gibiyim.

Olur be dostlar, kentler de yetim kalır. İşte Ankara böyle yetim bir kenttir. Ona can veren, hayat veren kurucu babası bugün Anıttepe diye adlandırılan eski Rasattepe’den üzgün, kırgın seyrediyor Ankara’sının yetimliğini, yalnızlığını, çaresizliğini.

Kurtuluş Savaşımızın kalesi, bir numaralı simgesi bu küçük Anadolu kasabası, onun vefalı ellerinde büyüdü, güzelleşti. Biraz sancılı da olsa dünyanın kabul ettiği, tanıdığı başkentimiz oldu.

O büyük insan, kurduğu çağdaş cumhuriyetin çağdaş bir başkente kavuşabilmesi için çok özen gösterdi, kenti kamu binaları, yolları, meydanları, sosyal etkinlik alanları, ağacı, çiçeği ile her şeyini düşünüp planlayarak, adeta yoktan var etti

Bugün hemen yanı başında yatan kader arkadaşı İsmet İnönü de bu kenti Büyük Atatürk’ün emaneti olarak görüp, koruyup kolladı, ona sahip çıktı. Çok partili döneme geçtikten sonra Ankara yeni kazanımlar edinememekle beraber önemli kayıplar da yaşamadı. Ancak, bu kentin nüfusunun önemli ağırlığını oluşturan memurlar, siyasiler, öğrenciler, askerler Ankara’da yaşamakla beraber Ankaralı olamadılar. Onlar Manisalıydı, Urfalıydı, Trabzonluydu, Yozgatlıydı, Adanalı, ya da Erzurumluydu. Kendilerini Ankara’nın dertlerinin sorunlarının paydaşı gibi görmediler, yaşadıkları bu kentle bütünleşemediler. Ankara bunun sıkıntısını hep çekti ve çekmeye de devam ediyor.

Şu son yirmi yılımıza bakın. Şehrin nasıl gün be gün eriyip, önemini ve gücünü kaybeder hale geldiğini göreceksiniz.

Önce Atatürk’ün kurduğu sermayesinde payı olan Türkiye İş Bankası, sembolü olan Ankara’daki tarihi binasını boynu bükük bırakarak İstanbul’a taşınmayı uygun gördü. Herhalde o büyük adamın kemikleri sızlamıştır, kurduğu bankanın, kendi yarattığı şehre arkasını dönmesinden dolayı.

Sonra yine cumhuriyetin simge kuruluşlarından biri olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bir telaş Ankara’ya veda etmeyi uygun buldu.

Bu kadar mı? Esnaf ve Sanatkâra hizmet versin diye kurulan Halk Bankası, çiftçimizin tarımımızın en büyük destekçisi olması gereken Ziraat Bankası, sanki hâkim nitelikleri ticari bankacılıkmış gibi onlar da Anadolu’nun ortasından İstanbul’a taşınma yolunu seçtiler. Onlar gider de Vakıflar Bankası durur mu?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da artık en önemli kamu bankaları gittiğine göre ben burada niye duruyorum deyip, onlarda soluğu İstanbul’da aldılar.

Pancar üreticilerinin kurduğu Şekerbank bile bu modaya uydu. Pancar üreticilerinin ağırlığı İstanbul’da olsa gerek.

Vaktiyle Ankara’dan taşınan Türkiye Emlak Kredi Bankasının İstanbul macerasını ve başına gelenleri üzüntüyle izledik, inşallah bu gidenlerin sonları da böyle olmaz.

Maliye ve Hazine Bakanlığının bazı ünitelerinin de İstanbul’a taşınması ise herhalde sözün bittiği yerdir.

Kimse finans merkezi safsatasıyla bizi kandırmasın. Günümüzün ulaşım ve iletişim koşulları dikkate alındığında bu kuruluşların hepsinin fiziken bir arada ve esasen yükünü almış bir metropolde olmalarının faydası nedir?

Sonra özelleştirme sonucu yok olan, parçalanan Ankara merkezli Kamu İktisadi Kuruluşları veda ettiler Ankara’ya.

Başkent parça parça göçüyor. Her yıl biraz daha eriyor.

Türkiye’nin en büyük hayvanat bahçesine sahipken burası yerle bir edilerek, Ankaralının en önemli mesire yerlerinden biri ellerinden alınıp, kimsenin gidip gelmediği, Ankaralının milyarlarının gömüldüğü bir dinozor parkına dönüştürüldü.

Atatürk’ün Ankara’nın akciğeri olarak planladığı Atatürk Orman Çiftliği parça parça işgal ve tahrip edildi.