DIŞ TİCARETİMİZ İYİ Mİ?

Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ekonomimiz nasıl diye sormuşlar. O bu soruyu, “bir kelime ile cevap verirsem iyi, iki kelimeyle cevap verirsem iyi değil” diye cevaplamış.

Şimdi benzer bir soruyu biz de cevaplandıralım. Sorumuz dış ticaretimiz iyi mi? Bu soruya merhum cumhurbaşkanı gibi ikili bir cevap vermek mümkündür.

Gerçekten bir pencereden bakarsan ki, devletin yetkilileri hep bu pencereden bakıyorlar. Bu soruya “iyi” diye cevap vermek mümkündür. Çünkü TUİK’in ilan ettiği 7 aylık ihracat rakamlarına baktığımızda bu 7 aylık dönemde en yükseği şubat ayındaki %24.8’lik artış olmak üzere sürekli çift haneli artışlar gerçekleştirilmiştir. Bir önceki yılda ocak, şubat ve temmuz ayları dışında tüm yıl ihracat artışları çift haneli olmuş, hatta nisan ayında 108.9, mayıs da ise 65.4’lük çok yüksek oranlı artışlar gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak 2021 yılında başlayan yüksek oranlı ihracat artışlarının hız kesmeden devam ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Ortalama olarak bu yılın ilk 7 aylık ihracatının geçen yılın aynı dönemine göre %19 artış kaydettiği görülmektedir. Yani bu pencereden baktığımızda sorumuzun cevabı “iyi” dir.

Şimdi gelelim diğer pencereye, buradan baktığımızda ise farklı bir gerçekle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Dış ticaret iki ayaklı bir yapıdır. Birinci ayağı ihracat, ikinci ayağı ise ithalattır. Biz ilk pencereden ihracat ayağına baktık, fazla ayrıntısına girmeden genel olarak oradan görünen durumun “iyi” olduğunu ifade ettik.

Diğer pencereden ise ithalat ayağını görmekteyiz. Orada da artış yönünden durum farklı değil. 2021 yılının ocak ayında yaşanan %6’lık bir gerilemeden sonra o yılın şubat ayı haricinde ithalatta da kesintisiz bir şekilde çift haneli artışlar kaydedilmiştir. Hatta bu artışlar 2022 yılında daha yüksek oranlı olmaya başlamıştır. %40-50 bandındaki artışların çok hayra alamet olduğunu söylemek mümkün değildir. Sonuçta, 2021 yılına göre bu 7 aylık dönemde ithalatımız %40.9 gibi gerçekten rekor sayılabilecek bir artış göstermiştir. Diğer bir ifade ile 2021 yılı ithalatının %76’sını bu yılın ilk 7 ayda yapmış durumdayız.

SONUÇ:

İki pencereden de gördüklerimizi birlikte değerlendirerek sorumuzun cevabını vermeye çalışacağız.

  • Ne dedik, ihracatta %19’luk çift haneli bir artış sağlamak başarıdır. Bu açıdan sorumuzun cevabı “iyi” dir.
  • Ancak, cumhuriyetimizin 100. Yılı için koyduğumuz 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin maalesef çok gerisindeyiz. Yılın kalan 5 ayında da aynı başarıyı yakalayabilirsek 2022 yılı ihracatımız 268 milyar dolar düzeyinde kalacaktır. 2023 yılı ihracatımızda da yine bu şekilde yüksek oranlı bir artış sağlayabildiğimiz takdirde ise 2023 yılı ihracatımız 300 milyar doları birkaç milyar geçebilecektir ki bu %40’lık fahiş bir sapma demektir. Bu açıdan baktığımızda hedefin çok gerisinde kaldığımız için sorumuzun cevabı “iyi değil” dir.
  • İlk 7 ayda ihracatımızın ithalatımızı karşılama oranı %69.8’dir. Bu kadar düşük bir karşılama oranına en son 2017 yılında tesadüf ediyoruz. İzleyen diğer yıllarda bu oran ortalama %80’ler dolayındadır. Bu sonuç da “iyi değil” dir.
  • İlk 7 ayda 62 milyar $ dolaylarında bir dış ticaret açığı vermişiz. Bu trend devam ederse yıllık dış ticaret açığımızın 100 milyon doları aşması beklenebilir. Oysa 2020 yılının tüm yıl açığı 50, 2022 yılının ki ise 46 milyar $ civarındadır. Bu gidiş de “iyi değil” dir.
  • Meseleye bir de yaptığımız ithalatın yararı, zararı açısından bakalım. Ben yatırım malları, ham madde, ara malı ithalatını büyüme ve sanayimizin çarklarının dönmesi açısından hayırlı sayıyorum.

2022 yılının ilk 7 aylık döneminde yatırım malları ithalatımız %5.8, ham madde ve ara malları ithalatımız %51.7, tüketim malları ithalatımız ise %6.9 oranında artış göstermişlerdir. İlk iki kalemdeki artışlar olumlu, tüketim mallarındaki artışın ithalatın artış hızının gerisinde kalması da iyi sayılabilecek bir gelişmedir.

Tüm bu tespitlerimizin ışığında ana sorumuza “iyi” den çok “iyi değil” diye cevap vermek durumunda kaldık.

Gelelim son sözlerimize milli paramızın yüksek oranlı değer kaybına rağmen ihracat artışımızın, ithalat artışının gerisinde kalması “iyi değil” dir.

Uluslararası para piyasalarındaki euro/dolar paritesinde dolar lehine gelişmeler de maalesef aleyhimizde olmuştur. Biz satarken daha çok euro kazanan, satın alırken ise ABD doları harcayan bir ülkeyiz. Ancak tüm kusuru da buna yıkmamalıyız. Üretmeyen, toplumunu üretmeye odaklamayan bir ülke olarak daha iyi sonuçlar beklemeye zaten imkânımız ve hakkımız olmadığını düşünüyorum.

Hani halk dilinde dolaşan bir ünlü deyiş gibi “ne kadar köfte, o kadar ekmek”.