BİZE NE OLDU ALLAH AŞKINA..!

Bir toplum, hele bizim gibi temelleri tarihin derinliklerine uzanan büyük bir ulusun yaşadığı çöküntüyü gördükçe gerçekten söyleyecek söz bulamıyorum. Ulusların hayatı için kısa sayılabilecek bir dönemde bir toplum nasıl bu hale gelir anlamakta güçlük çekiyorum.

Çalışanlarının %40’a yakın bir bölümü asgari ücret alan. Asgari ücretin neredeyse ortalama ücret haline geldiği, özel sektör çalışanlarının %70’inin asgari ücret ve altında kalan ücretlerle çalıştığı, emeklilerinin %65’inin 7500 TL aylık alabildiği ülkemizde ne acıdır ki nüfusunun büyük çoğunluğu beslenme, barınma gibi en temel insani gereksinimlerini bile karşılayamaz duruma gelmiştir.

Bugün orta büyüklükte kentlerimiz de bile kiralar yukarıda değindiğimiz gelir grupları için altından kalkılır olmaktan çıkmıştır. Nüfusumuzun büyük çoğunluğu için beslenme yerini doymaya bırakmıştır. Tamamen karbonhidrat ağırlıklı bu doyma rejimi bile bu kesimin alım gücünü zorlamaktadır. İyi beslenmeyen, bu nedenle gelecekte önemli sorunlar yaşayacak bir kuşak kapıdadır.

Ülkemizde artık tersine bir göç yaşanmaya başlamıştır. İnsanlar büyük metropollerden doğup büyüdükleri kasabalara, köylere göç etmeye çalışmaktadırlar. Doğal olarak oralarda bir dayanakları olanlar için mesele olmayacak diyelim. Ama böyle bir imkânı olmayanlar metropollerin varoluşlarında kaderini yaşamaya mahkumdurlar.

Eski Türkiye’de memurlar büyük kentlere, sahil kasabalarına tayin olabilmek için yıllarca bekler, bunu sağlamak için hatırlı kişileri araya sokarlardı. Yeni Türkiye’de ise büyük kentlerden, sahil kasabalarından Anadolu’nun geçim koşulları göreceli olarak daha uygun kentlerine, kasabalarına kendilerini atabilmek için istek ve çaba içindeler. Bırakın memuriyetin alt kademelerini, orta hatta üst kademeler için bile İstanbul’da, Ankara’da, Bodrum’da, Çeşme’de yaşamını sürdürmek neredeyse zor çözülür bir denklem haline gelmiştir.

Toplumun bir bölümü tüm anlamıyla “yaşam mücadelesi” verirken bir kesimin kulaklarından burunlarından dolar desteleri fışkırıyor. Son günlerde gündeme düşen skandal boyutundaki gelişmeleri izliyorsunuzdur. Tanınmış futbol adamlarının, kendilerine ay yıldızlı milli forma emanet edilmiş, bunu taşıma onuruna erişmiş milli futbolcuların kahvelerde, pastanelerde el değiştiren milyonlarının içimizi karartan, ne oluyoruz dedirten tirajı komik gelişmeleri sizde nasıl duygular uyandırıyor?

Merkez bankamızın kasasında halen “net hata” diye tanımlanmaya devam eden onlarca milyar $ tutarında devasa büyüklüklere varan hatalar,

Ya kısa sürede paraya para demeyen, artık harcayarak bitiremeyeceklerini anladıklarından varlıklarını altın tozu olarak tüketen, onlarca lüks arabalar, özel uçaklarla ucuz ekmek, ucuz et alabilmek için kuyruklarda ömür tüketenlerle alay eden, onları aşağılayan görgüsüzler,

Kara paranın her türlüsünün cirit attığı, bu paraların sahiplerinin hiçbir şekilde hak etmedikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlığına kolayca sahip olmaları, şehirlerimizi kendilerine hesaplaşma sahası olarak seçmeleri.

Say sayabildiğiniz kadar. Okudukça bu kadar mı kardeşim dediğinizi duyar gibiyim. O kadar olmadığını ben de biliyorum. Hangi birini yazayım? Yazmaya kalksam bırakın bir yazıya sığdırmayı kitap olur bu kadersiz milletin yaşadıkları.

Bize ne oldu Allah aşkına?