ZOR BİR YAZ

Bir yaz mevsimini daha geride bıraktık. Gelecek yaz nasıl olur bilmiyorum, ama bu yazın bizim için öyle huzur, rehavet ve güzellikler içinde geçtiğini söyleyemeyeceğim. Yaşadığımız kazalar travmalarla acil servisleri yol ettiğimiz tatsız bir zaman dilimiydi bu yaz ne yazık ki.

Yazı biz iyi geçirmedik de milletimizin büyük çoğunluğu nasıl geçirdi dersiniz? Çarşı pazar deyim yerindeyse yangın yeri gibiydi. 50 liranın altında meyve bulmak hemen hemen imkansızda. Bir zamanlar almışken birkaç tane birden alınan karpuz artık dilimler halinde satılır olmuş, gelişmiş batı ülkelerinde görüp alay etiğimiz durumlara biz düşmüşüz bu kez. Üç beş kilosuna tek fiyat verilerek satılan sebzeler tarihe karışmış, soğan patates fiyatları bile 20 lira bandının altına inme lütfunda bulunmadılar. Peynir fiyatları pazarlarda dahi 300 TL bandı civarına yerleşmiş. Bu anlattıklarım Bodrum’un Gündoğan pazarından izlenimlerim. Ancak, haberlerden gördüğüm kadarıyla yurdun diğer kesimlerinde de durum farklı değil. Mal ve hizmetlerde fiyat dengesi tamamen kaybolmuş. Eskiden üç aşağı beş yukarı bir malın veya hizmetin bedelinin ne olabileceğini kestirebilirken ben şahsen bu bilgi ve becerimi kaybetmiş bulunuyorum. İşin acısı bir kanıksama hali yaşıyorum ve artık hiç bir şeye şaşırmıyorum.

Büyük kentlerimizin birçoğu gibi Bodrum’da da barınma gereksinimi büyük bir sorun olmaya aday. Bu durum tüm ağırlığı ile kendini hissettirmeye başladı. Takdir edersiniz ki burada yaşayanların tamamı öyle tuzu kuru, eller havada alemlere akanlardan oluşmuyor. Bir o kadar da emekçi yaşıyor bu kentte, askeri, polisi, öğretmeni, memuru, garsonu, komisi. Kiralar öyle düzeylere geldiki bu insanların aylık kazançları kiralarına bile yetmez halde. Bu nedenle şimdi bir tersine göç başlamış bulunuyor. Göç edebilecek yeri ve imkanı olanlar bir şekilde kendilerini kurtaracak da burada kalmak durumunda olanlar ne yapacak?

Cumhuriyetimizin en az 60 yılının bilinçli ve canlı tanığıyım. Ülkemiz her zaman istikrarlı bir refah ülkesi olamadı. Sıkıntılı, bunalımlı birçok dönemden geçtik. Ancak, o dönemlerde özellikle emeğiyle geçinen ücretliler ve emekliler enflasyon karşısında bu kadar korumasız bırakılmazlardı. Enflasyona paralel artırılan gelirleriyle bu kesim de ağır ekonomik koşullara rağmen ayakta kalabilirdi.

Günler kısaldı, erken karanlığa boğulmaya başladığımız ve Çetin kış şartlarının kapımızı çalmaya yakın olduğu şu günlerde içinizi karartmak istemezdim. Ne var ki ben de bu toplumun bir parçasıyım. Doğal olarak yaşadıklarımdan gördüklerimden etkileniyorum ve karamsarlığa düşüyorum. Dertler ve sorunlar paylaştıkça hafifler derler ya işte benim yaptığımda bundan ibaret.

Gelecekte daha güzel yazlar yaşamak dileğiyle merhaba…