SON SÖZÜ EKONOMİ SÖYLEYECEK

Ülkemiz çok kritik bir dönemden geçiyor. İçte ve dışta biriken sorunlarımız bizleri günlük yaşantımızda, geleceğe dönük beklentilerimizde sıkıştırıp karamsarlığa sürüklerken bir ay bir hafta sonra bir seçimle gelecek 5 yıl için ülkemizin, milletimizin kaderini belirlemek üzere oy kullanacağız.

Bu ağır koşullar yetmezmiş gibi doğu ve güneydoğu bölgemizde yaşanan 11 ilimizi ve 16 milyon insanımızı etkileyen olağandışı büyüklükte bir deprem milletçe yüreklerimizi dağlamış ve depremin maddi külfeti esasen dengelerinden sapmış olan ekonomimizin üzerine bir karabasan gibi çökmüştür.

Gerçekten zor bir dönemden geçiyoruz. En çok da hiper enflasyon boyutlarına yaklaşan enflasyonun altında ezilen geniş halk kesimleri yoksulluğu iliğinde kemiğinde hisseder hale gelmiş bulunuyorlar. Sadece onlar mı? Geçmişin “orta direk” diye nitelenen orta gelir grubu da hızla konumunu kaybederek alt gelir grubuna doğru kayarak o kesimle birleşmiş sayılabilir.

Artık ücretli kesimin kazancı ile ev araba alması hayal ötesi hale gelirken bu kesim nerede ise kirasını dahi ödeyemez duruma düşmüştür.

Bu nedenle gelecek seçimin gerçek belirleyicisinin ekonomi koşulları olacağı ve son sözü ekonominin söyleyeceği görülmektedir.

Hal böyleyken halen ekonomimizin iyi durumda olduğunu iddia edenlerin bulunmasını ise anlamakta güçlük çekiyorum.

Aşağı yukarı bir yıl önce 25 Nisan 2022 tarihinde “Ekonomimiz iyi mi?” başlığıyla yazdığım yazıyı bir kez daha değerlendirmenize sunmak istiyorum. Kaldı ki geçen bir yıl içerisinde ekonomimizin koşulları daha da ağırlaşmış bulunuyor. Olsun o günün koşullarıyla bile ekonomimiz iyi miymiş siz karar verin.

EKONOMİMİZ İYİ Mİ?

Hiçbir konuda anlaşamadığımız gibi ekonomimizin ne halde olduğu konusunda da anlaşabilmiş değiliz. İktidara ve ona yakın olan ekonomistlere göre ekonomimizin sağlığı yerinde, hatta diğer ülkelerin imrenerek izledikleri kadar parlak durumda.

Muhalefete ve ona yakın duran ekonomistlere göre ise batmanın eşiğindeyiz. Elle tutulur bir tarafı kalmamış ekonomimizin.

Ben bu durumu, 9. Cumhurbaşkanımız merhum Süleyman Demirel’e “ekonomimizin durumu nasıl” diye sorulduğunda “bir kelimeyle cevap verirsem iyi, iki kelimeyle cevap verirsem iyi değil” şeklinde cevaplamasına benzetiyorum.

O öyle diyor bu böyle diyor. Peki sen ne diyorsun diye soracak olursanız.

Bunun için ulema takımından, müneccim tayfasından olmaya gerek yok derim.

Geçmişte iyi ekonomi neresinden belli olur başlığı altında bir yazı kaleme almıştım. Bu uzlaşmazlık konusuna o yazıda da değindiğim hususları tekrarlayarak cevap vermeye çalışacağım.

Dünyada geçerli olan birtakım parametrelere bakarak bir ekonominin değerlendirilmesi mümkündür. Tabii bu değerlendirmelere esas çok sayıda parametre var ama biz değerlendirmemizi bunların başlıcaları ile yapacağız.

  • Kanaatimce bizim gibi çift paralı ve milli parası hard currency olarak kabul görmeyen ülkelerde o ekonominin ödemeler açığı vermesi hele bu açığın kronikleşmesi o ekonominin sağlığı açısından başlıca olumsuz göstergelerden biridir. Ülkemiz cumhuriyetin ilk yılları haricinde sürekli ödeme açığı veren ve bu durumu kronikleşen bir ülkedir. 2001-2020 yılları arasında 20 yılda toplam 1.120 milyar dolar yani yıllık 56 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz. Bu açığı ödemeler bilançomuzun turizm, hizmet gelirleri gibi diğer kalemleriyle kapatamadığımız için sonuç ödemeler dengesi açığı olarak karşımıza çıkıyor ve açığı dış borçla kapatmaktan başka çaremiz kalmıyor. Böyle bir ülkenin ekonomisi sağlıklı mıdır?
  • Bir diğer üzerinde durmamız gereken açık ise bütçe açığıdır. Ülkemizin yine cumhuriyetin ilk yılları hariç gelirinin giderine denk geldiği, yani iki yakasını bir araya getirebildiği görülmemiştir. Nüfus olarak büyüyen ülkemizin maalesef ekonomisi aynı oranda büyüyemediği için devletin yerine getirmesi gereken hizmetler artarken devletin ekonomik faaliyetler üzerinden elde ettiği gelirler aynı oranda artmadığı için bütçe açığı oluşmakta ve bu açıkta, yine borçla ve en acısı milli tasarrufların yatırıma gidecek kaynakları devletçe kullanılarak kapatılmaktadır. Bütçe açığımızın bütçe gelirlerine oranının zaman zaman çift haneli rakamlara ulaşması ne durumda olduğumuzu göstermektedir.
  • Bir başka parametre halkın hayat pahalılığı olarak nitelendirdiği enflasyondur. Gelişmiş, iyi işleyen ekonomilerde daima tek haneli çoklukla %5’in altında kalan enflasyon gerçekleşmelerinin ülkemizde tek hanede kaldığına ender rastlanırken genelde çift haneli bazen de üç haneli olarak gerçekleştiğini görmekteyiz. Fiyat istikrarını sağlayamayan bir ekonominin sağlığından söz edilebilir mi?
  • Değineceğimiz son temel parametre ise istihdamdır. İyi bir ekonomi tam istihdam koşullarını oluşturarak çalışabilir yaştaki nüfusunun iş hayatında yer almasını sağlar. Bizde resmi rakamlara göre bile işsizlik çoğu kez çift haneli yüzdelerle ifade edilmektedir. Son yıllarda genç nüfus ve eğitimli nüfus işsizliğinin ürkütücü boyutlara ulaşması istihdam ve dolayısıyla işsizlik konusunu stratejik bir mesele haline getirmiştir. Çalışma yaşına gelen nüfusuna eğitimine, iş deneyimine rağmen iş veremeyen bir ekonomi iyi ekonomi midir?
  • Belki daha birçok parametre ekleyerek bu değerlendirmeyi genişletebiliriz ama konu açık değil mi?
  • Gelirinden çok gideri olan, dolayısıyla kronik borçlu bir ülkemiz var.
  • Devletimizin bütçesi sürekli açık veriyor. Borçlu bir devletimiz var.
  • Enflasyon gelirlerimizden daha hızlı artıyor, dolayısıyla hayat pahalılığı altında ezilen bir halkımız var.
  • Eğitime, iş tecrübesine rağmen iş hayatına katılamayan, geliri olmayan gençlerimiz var.
  • Çalışan nüfusunun yarısından çoğu asgari ücret alan dolayısıyla geliri giderini karşılamayan emekçilerimiz var.

Kararı siz verin ekonomimiz iyi mi?