ÖĞRETMENLER TOPLUMUN BAŞ TACIDIR

Geçen hafta öğretmenler gününü kırkıncı kez kutladık. Öğretmenlerimiz, onlar bizi yaşama hazırlayanlar, yolumuzu aydınlatanlardır. Öğretmenlerimiz, genelde anne ve babalarımızdan sonra gelseler de, zaman zaman onların da önüne geçenlerdir.

Genç yaşamları şekillendiren, yön veren, kaybolmak üzere olan hayatları ışıltılı geleceklere kavuşturan onlardır.

Onlar Hazreti Muhammed’in “bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözleriyle onurlandırılanlardır.

Bu cumhuriyetin kurucusu Büyük Atatürk “cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” derken hitap ettiği, güvendiği yine onlardır.

“Yeni kuşak, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan alacaktır” derken öğretmenlere olan inancını ifade etmiştir. İşte bu inancın sonucudur ki, kurduğu ve benim en büyük eserim dediği cumhuriyetimizi o çok güvendiği öğretmenler topluluğunun yetiştirdiği Türk gençliğine emanet etmiştir.

O gerçek zaferin ancak eğitimle kazanılacağını biliyordu. O nedenledir ki, 1921 yılının temmuz ayında ordumuz Sakarya Nehri kıyılarına, Ankara ili sınırlarına kadar gerilerken Milli Eğitim Kongresi toplamıştır. O güç koşullarda kongrenin ertelenmesine ilişkin istemleri kararlılıkla reddetmiştir. Çünkü, o cehaletle mücadeleyi düşmanla mücadele kadar önemsemekteydi.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra üzerinde en yoğun uğraş verdiği konu eğitimdir. Cumhuriyetimizin bakanlıklarından yalnızca ikisinin isimlerinin başında “Milli” kelimesi yer almaktadır. Bunlardan biri Milli Savunma, diğeri ise Milli Eğitim’dir. Büyük Atatürk için eğitim de bir çeşit vatan savunmasıdır. Halkı cahil bir topluluğun, çağdaş dünyada bir yaşam şansının olamayacağı inancındadır.

Okur yazarlık düzeyinin yüzde onlar civarında olmasını görerek, 1928 yılında yazması ve okuması zor olan Arap harflerini kaldırarak yerine Latin harflerinin kullanılmasına yönelik harf devrimini yapmıştır.

Devrimi yapmakla kalmayıp, bizzat kara tahtanın başına geçerek, halkına okuma yazma öğretmeye çalışmıştır. Onun bu çabalarına seyirci kalmayan Bakanlar Kurulu 11 Kasım 1928 tarihli kararı ile ona, halka okuma yazma öğretmek için açılan millet okullarının baş öğretmeni unvanını vermiştir.

Büyük Atatürk’ün bakanlar kurulunca verilen bu unvanı kabul ettiği 24 Kasım tarihi onun yüzüncü doğum yılı olan 1981 yılından bu yana öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır.

O, bu unvandan büyük mutluluk duymuş, gururla taşımış, Türk irfan ordusunun ve tüm Türk milletinin baş öğretmeni olmayı çok önemsemiştir.

Ne yazık ki ülkemizin çok partili rejime geçmesinden sonra gelen hükümetlerin eğitime verdikleri değer göreceli olarak gerilemiştir. Milli eğitimin genel bütçeden aldığı paylar azalırken, öğretmenlik mesleği çekiciliğini kaybedip, sıradan bir meslek haline gelmiş, üniversite ve yüksek okulların en düşük puanlarla girilebilen bölümleri öğretmen yetiştiren bölümler olurken, öğretmenlerin ücret düzeyleri de diğer mesleklerin gerisinde kalmış ve bu kutsal meslek sıradanlaştırılmıştır.

Oysa, gelişmiş ülkelerin birçoğunda öğretmenlik en saygın ve en iyi ücretlendirilen mesleklerin başında gelmektedir.

Büyük Atatürk Behçet Kemal Çağlar’a “Sen çok hızlı şiir yazabilen birisin, yan odaya geç ve bende hangi nitelikleri görüyorsan hepsini kapsayan bir şiir yaz” emrini veriyor. Behçet Kemal kısa süre sonra yazdığı şiirle geliyor. Atatürk’ün “oku” talimatı üzerine uygun bir ses tonuyla ve vurgulamalarla onun cesaretini, zaferlerini, devrimlerini anlatan şiiri okuyor. Her vakit ona bol bol iltifat eden Atatürk duraklıyor, yüzünden memnun olmadığını gösteren bir gölge geçiyor. “Behçet olmamış, benim asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın” diyor. Orada hazır bulunanlar merakla Atatürk’ün asıl niteliğinin ne olduğunu duymayı beklerken o devam ediyor. “Benim asıl niteliğim, öğretmenliğimdir. Ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın” diyor. Başta bu milletin baş öğretmeni Büyük Atatürk’ün ve tek tek hepimizin yaşamına dokunan, ona şekil ve yön veren fedakâr ve cefakâr öğretmenlerimizden aramızdan ayrılanların önünde minnet ve saygıyla eğiliyorum.

Emeklilik yaşamlarını sürdürenlere sağlıklı, mutlu yaşam yılları diliyorum.

İrfan ordumuzun günümüzdeki tüm mensuplarına, emeklerinin karşılığını tam olarak alabilecekleri, bu toplumun onlara en üst düzeyde saygı göstereceğini görebilecekleri, güzellikler dolu bir gelecek diliyorum.

Değerli öğretmenlerimiz siz toplumun yüz akı, başımızın tacısınız.