2019 DIŞ TİCARETİ SONUÇ DEĞERLENDİRMESİ

2019 yılı dış ticareti performansımıza kuşbakışı baktık, ihracatın biraz derinliklerine girdik, keza ithalata göz attık. Gerçekleşen rakamları ve bunlara ilişkin yorumlarımızı sizlerle paylaştık.

Şimdi sıra son sözleri söylemeye geldi. Bu bölümde ilginç bulacağınızı tahmin ettiğim bazı saptamalarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Başlayalım:

–          2019 yılı ihracatı 2000 yılından bu yana en başarısız 4’ncü yıl olmuştur. Diğer 16 yılda ihracatta gösterdiğimiz performans 2019’dan daha iyiydi.

–          2000’li yılların başlangıcından itibaren ilk 10 yıllık dönemde (2000 – 2009) ihracatımız % 268 oranında artmış nerede ise üç kata yakın bir artış başarısı göstermiştir. Hatta, bir önceki yılın (2008) daha yüksek olan ihracat rakamına göre bu artış % 375 gibi çok daha çarpıcıdır.

Oysa ikinci 10 yıllık dönemde (2010-2019) ihracatımızın bir yavaşlama yaşadığını görüyoruz. Bu dönemde ihracatımız sadece % 50.6 oranında artarak ilk 10 yıldaki performansın çok gerisinde kalmıştır.

–          2000’li yılların ilk 10 yıllık dönemi içerisinde 2001-2008 yılları arasında kesintisiz sürekli çift haneli ihracat artış başarısı yakalanmıştır. % 33.7, % 31.0 gibi rekor ihracat artışlarına bu dönemde ulaşılmıştır.

Aynı şekilde dönemin sonu olan 2009 yılında yaşanan % 22.6’lık rekor bir ihracat gerilemesi ise adeta bir sonraki dönemin habercisi olmuştur.

–          İkinci 10 yıllık dönemde çift haneli artış başarısı 4 kez yaşanırken iki kez de ihracat gerilemesi kaydedilmiştir.

Bu dönemi ihracatımız açısından başarısız kayıp bir dönem olarak nitelemek yanlış olmaz.

–          İhracatımızın dörtte üçünden fazlası Avrupa, yakın ve Ortadoğu, Kuzey Afrika gibi yakın coğrafyalara yapılmaktadır. Geleneksel pazarların dışına çıkma başarısını gösterebilmiş değiliz.

–          İhracatımızın % 95’ini imalat sanayi ürünleri oluşturmaktadır. Ancak, OECD ülkeleri arasında ihracatı içerisinde yüksek teknolojili ürün oranı en düşük olan ülke Türkiye’dir. 2019 yılı ihracatımız içerisinde yüksek teknolojili ürün oranı, toplam 161,6 milyar dolarlık imalat sanayi ihracatında % 3,6 olmuştur. Bu oran Güney Kore’de % 27’ler düzeyindedir.

–          İthalatımız son 20 yılın ilk 10 yıllık diliminde (2000-2009) iki kez (2001 % 24 ve 2009 % 30.2) gerilerken diğer 8 yılda istikrarlı bir şekilde çift haneli artış içinde olmuştur. 2004 yılındaki      % 40.7’lik artış son 20 yılın rekorudur.

Yeni hükümetin daha önceki hükümetler döneminde yürütülen Kemal Derviş programını aynen uygulayarak aşırı değerli TL programını ve üretimi ikinci plana atan politikayı sürdürmesi sonuçta bizi bir ithalat patlamasıyla karşı karşıya bırakmıştır. Bu politikalara rağmen, 2018-2019 arasında geçen ikinci 10 yıllık dönemin altı yılı ithalat gerilemelerine sahne olmuştur.

Bu dönem ithalatında istikrarsız bir seyir gözlemlenmektedir. Yüksek oranlı % 31.7 (2010) artış yaşandığı gibi % 14.4 (2015) gerileme de yine bu dönemdedir. Son 20 yılın en düşük ikinci ihracatın ithalatı karşılama oranı %56 (2015) ile bu dönemde gözlemlenirken keza % 84.6 (2019) gibi son 20 yılın en yüksek ihracatın ithalatı karşılama oranı da yine bu dönemde gerçekleşmiştir.

TL’nin konvertıbl paralar karşısında nispeten değer kaybına uğraması ithalatı frenleyen başlıca etken olmuştur.

–          2019 yılındaki düzeyine hemen hemen 2008 yılında ulaşan ithalatımız son 11 yıldır inişli çıkışlı bir seyir takip ederek 2019 yılında 11 yıl öncesinin düzeyine gerilemiştir.

Ekonomimizin durumu aynen ithalatımıza da yansımış görünmektedir.

–          Avrupa Birliği, ithalatımız içinde her geçen yıl pay kaybetmektedir. İkinci sıraya oturan Uzakdoğu ülkeleri ise (Çin, Japonya, G. Kore, Tayland, Malezya vb.) yerlerini istikrarlı bir şekilde korumaktadırlar.

–          Rusya yerini korumayı garantiye almış bir numaralı tedarikçimizdir. Kısmen kıvır zıvır da aldığımız Çin ise Almanya’yı da geçerek ikinci sıraya yerleşmiştir.

–          Yatırım malları ithalatımız % 13.7 oranında gerilemiştir. Bu ülkemizdeki yatırım arzusunun ve ortamının bir göstergesidir ve yeni yatırımlar, yeni kapasiteler açısından iyi bir sonuç sayılmaz.

–          İthalatımızın en önemli kalemini oluşturan hammaddeler ve ara malları ithalatımız da % 7.2 oranında azalmıştır. Bu da ekonomimiz açısından iyiye işaret değildir. Çünkü sanayinin çarklarını döndürecek olan bu ithalat kalemidir. Bu kalemdeki gerileme sanayi üretiminde de yavaşlama anlamını taşır. Tabii aşırı değerli Türk lirası politikasının sonucunda silinen, yok olan Türk hammadde ve ara malı üreticileri yeniden devreye girmemişlerse ki, biz bunu kısa süre de pek mümkün göremiyoruz.

–          İthalatımızda ki en hayırlı azalma tüketim malları ithalatındaki azalmadır. Bu kalemdeki azalma % 19.2 ile genel ithalat azalmasının da üstünde gerçekleşmiştir. Bir örnek vermek gerekirse binek otomobillerdeki azalma % 42.7 gibi çok yüksek bir oranda tecelli etmiştir.

Milletçe imkânlarımızın üzerinde yaşamaya alışmıştık. Çin İpeği, Şili Şarabı, Hollanda Peyniri dönemini geride bırakmakta kanaatimce hayli geç kaldık.

–          Ayrıntılara girdiğimizde en büyük ithalat kalemimiz olan makinalar ve ulaştırma araçları faslında % 15.4’le en yüksek oranlı gerilemeyi yaşadığımızı görüyoruz.

–          2013 yılında ulaşılan 403.5 milyar dolarlık dış ticaret hacmine sonraki yıllarda ulaşılamamıştır. Bu büyüklük son 20 yılın en yüksek gerçekleşmesi olarak kalmıştır.

–          Almışız, satmışız; peki sonuç nedir? Bu 20 yıllık dönemde kâr mı etmişiz, zarar mı? Ne yazık ki sonuç hepinizin tahmin ettiği gibi, bu son 20 yıllık dış ticaret faaliyetlerinden 1.1 trilyon dolar zarar etmiş bulunmaktayız.

–          Her yıl Uzakdoğu ülkeleri ile dış ticaretimizin aleyhimize olarak tek yönlü cereyan etmesini eleştirip duruyoruz. Değişen bir şey yok. Aynı hızla onlar satmaya biz almaya devam ediyoruz.

İşte Uzakdoğu’dan yoğun ithalat yaptığımız 10 ülke ile (Çin, Hindistan, G. Kore, Japonya, Malezya, Vietnam, Endonezya, Tayvan, Tayland, Bangladeş) dış ticaretinizin son üç yıllık toplu değerlendirmesi;

İthalatımız İhracatımız Fark
2019 41.760.237 7.209.142 -34.551.095
2018 47.524.729 7.672.524 -39.852.205
2017 52.877.877 6.115.373 -46.762.504
Toplam 142.162.843 20.997.039 -121.165.804

Gerçekten çok sıkıntılı bir tablo. Bu 10 ülkeye verdiğimiz üç yıllık açık tamı tamına 121 milyar dolardır. Her yıl ortalama 40 milyar dolar açık veriyoruz.  2019 yılında genel olarak ithalat ihracat farkımız 31.2 milyar dolardır. Oysa bu on Uzak Doğu Ülkesiyle ithalat ihracat farkımız 2019 yılında 34.5 milyar dolar olmuştur. Bu ülkelerle olan açığımızı diğer ülkelerle olan ihracat fazlasıyla kapatmış gibi görünüyoruz. Esas üzücü olan ise bu ülkelerin tamamı ile dış ticaretimizde açık veriyor olmamızdır.

Bu tabloyu esas ağırlaştıran Çin’le olan dış ticaretimizdir.

ÇİN İLE DIŞ TİCARETİMİZ

(000 $)

İhracatımız İthalatımız Fark
2019 2.587.333 18.496.911 -15.909.578
2018 2.912.538 20.719.046 -17.806.508
2017 2.836.262 23.370.620 -20.434.358
Toplam 8.436.133 62.586.577 -54.150.444

10 Uzakdoğu ülkesiyle ticaretimizden kaynaklanan son üç yıllık dış ticaret açığımızın % 44.7’si Çin kaynaklıdır.

Bu  sürdürebilir bir durum değildir. ABD gibi dünyanın en önemli ekonomisi bile ticaretin tek taraflı akmasına seyirci kalmamakta ve önlemler almaktadır. Bunun en güzel örneği ABD’nin son yıllarda Çin’le olan dış ticaret savaşıdır.

Onlar bile denge peşinde koşarken bizim böylesine rahat davranmamız anlaşılır gibi değildir.

Devlette görev yaptığım yıllarda Japonya’ya, Çin’e bir tek kalemde ihracat kapısını aralayabilmek için nasıl uğraştığımı hatırlıyorum. Onlar kendi kapılarını bu kadar zor açarken, bizim ardına kadar açmamız ne kadar doğrudur.

SON SÖZ;

Uluslararası ilişkiler tek yönlü yol değildir. Karşılıklı menfaat esasına göre yürür.

O. Ertuğrul Önen