Büyük Atatürk’ün Anadolu’nun içine düştüğü karamsarlığı, karanlığı bir güneş gibi aydınlatmasının tam yüzüncü yılını idrak etmek üzereyiz.
Semboller üzerinden konuşmayı severiz. “Bandırma Vapuru”, “günlerden hangi gün olduğu” gibi ve buna eşdeğer bir dizi kavrama anlam yükleriz. Kanımca burada esas üzerinde durulması gereken o Bandırma Vapuru’nu harekete geçiren iradedir. O iradenin amaç ve hedefleridir. Kararlılığıdır, inanmışlığı ve cesaretidir. Üzerinde durulması gerekenler bunlardır.
Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı bittiğinde henüz daha 37 yaşında genç bir generaldir. Askerlik hayatı boyunca Suriye’den, Doğu Anadolu’ya Libya’dan Balkanlara cepheden cepheye koşmuş. Ancak bir enkaz haline gelen Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne ne onun ne de onun gibi vefakâr, cefakâr arkadaşlarının koşuşturmaları, çabaları yeterli olamamıştır.
Türklük son vatanını da kaybetmek üzeredir.
13 Kasım 1918 günü yorgun, bitkin Haydarpaşa Garı’nda trenden inmiş ve sonradan Kartal ismini alan Fransız Enterprise İstimbotu ile Galata Rıhtımı’na doğru giderken İngiliz, Fransız, İtalya ve Yunan gemilerinden oluşan düşman işgal donanması da demir yerlerine doğru hareket halindedir. Onu yüreğinden yaralayan bu manzara ile dudaklarından “geldikleri gibi giderler” sözleri dökülür.
İşte 19 Mayıs o gün Kartal İstimbotu’nda başlamıştır.
19 Mayıs bir inanıştır. 19 Mayıs bir adanmışlıktır. Bir strateji harikasıdır.
15 Mayıs günü işgal küstahlığı, Yunan’ın İzmir’i işgali ile doruk noktasına ulaşmıştır. Hasan Tahsin’in ilk kurşunu atması ile Kurtuluş Savaşı fiilen başlamıştır.
Gerisini getirecek olan Büyük Kumandan hemen ertesi gün 16 Mayıs 1919’da kutsal savaşın ilk adımını atmak üzere kendini Karadeniz’in hırçın ama dost sularına teslim etmiştir.
19 Mayıs 1919 günü güneş ufuktan doğarken Mustafa Kemal artık Samsun açıklarındadır.
“Nutuk” da Samsun’a çıktığı günü şöyle anlatır;
“1919 yılı Mayıs’ın 19’ncu günü Samsun’a çıktım. Durum ve genel görünüm şöyleydi. Osmanlı Devleti’nin dâhil olduğu grup genel savaşta yenilmiş: Osmanlı ordusu her yönden zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes imzalamıştı. Büyük savaşın uzun yılları zarfında millet yorgun ve yoksul bir durumda. Ordunun elinden silahları alınmış, alınmakta iken milleti genel savaşa sokanlar, kendi hayatlarının endişesine düşerek memleketten kaçmışlardır.”
İşte durum budur. Dağıtılmış, silahları alınmış bir ordu. Yoksul, bezgin, yorgun bir millet. Ülkeyi savaşa sokanlar kaçmış, İstanbul yönetimi ise düşmanla işbirliği içerisinde.
Ancak o kararını vermiş, yolunu çizmiştir. Bu yol tam bağımsızlık yoludur. Bundan asla vazgeçmeyecektir.
Hemen bir ay sonra Amasya’dan bütün dünyaya ilan etmektedir ki “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
O milletine güvenmektedir. Bu milletin fedakârlığı, gayreti, vatanseverliği ile bu millet bağımsızlığını geri alacaktır. Buna inancı tamdır.
Erzurum’da yeniden sesini yükseltmiştir. Bu defa “Vatan bir bütündür parçalanamaz” demektedir.
İzlediği strateji Sivas’ta tam olgunluğa ulaşmıştır.
“Her türlü işgal ve müdahaleye karşı millet birlik olarak kendisini müdafaa ve mukavemet edecektir.” Diyerek kurtuluşun millet eliyle ve millet tarafından sağlanacağının altını çizmiştir.
19 Mayıs 1919’dan 23 Nisan 1920’ye kadar yaklaşık 11 aylık bir sürede artık stratejinin gerekleri yerine getirilmiş, milletin temsilcileri, milletin azmi, gücü ve kararlılığına dayanarak kurtuluşa giden yolu başlatmıştır.
Sonrası bir kutsal savaş ve “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” komutuyla noktalanan bir mutlu sondur.
İşte tüm bu güzelliklerin yaratıcısı kafasında sağlam bir strateji ve milletine olan inancı ile 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a “ilk adımı”nı atan o Büyük Adamdır.
Bu Cumhuriyette doğup büyüyen, bu Cumhuriyetin nimetleriyle özgür ve başı dik yaşayan herkesin ona minnet duyacağına, duyması gerektiğine inanıyorum.
Ne dersiniz, onun çok sevdiği ve Samsun’dan Havza’ya giderken bizzat söylediği ve yol ve kader arkadaşlarına da öğrettiği Dağ Başını Duman Almış marşından bir kıta ile onu analım mı?
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Bu millet sana hep minnet duyacaktır.
Bu millet seni unutmayacak, unutturmayacaktır.
O. Ertuğrul Önen