ÜRETMEK

Hayatı anlamlı kılan sihirli kelimedir. Bir yerde hayatın ta kendisidir. İnsanlık bu kavram sayesinde var olmuş, devamlılığını sağlamış, gelişmiş ve bugünkü bilgi ve teknoloji düzeyine ulaşmıştır.

Bazıları tüketmenin karşılığı olarak görür üretmeyi. Üretmek esas olarak bilinçli yapılan insani bir faaliyettir. Üretimin faydalısı kadar faydasızından da söz etmek mümkündür.

Ancak, bizim üzerinde durduğumuz esas itibariyle insanlığın faydasına olan üretimdir.

Üretim bir insani faaliyet, daha doğrusu insanların önce fikir olarak belirlediği ardından çeşitli vasıtaları kullanarak eyleme dönüştürerek sonuçlandırdığı bir faaliyet türüdür.

İnsanların bileşeni olan toplumların da üretiminden söz ederiz. Üretken ve üretken olmayan insanlar olduğu gibi, üretken ve üretken olmayan toplumlardan da söz etmek mümkündür.

Üretimleri kendilerine, çevrelerine, ülkelerine katkı yapan insan örnekleri saymakla bitmez. Bunların çok tanınmışları, tanınmamışları doğup büyüyüp bilinçli bir hale geldikten sonra insanlığın bu en temel işlevi için fikir ve emekle üretim faaliyetlerinde bulunarak insanlığa katkı yaparlar.

Terbiye, örf adet ve eğitimle üretkenliği adeta bir alışkanlık haline getiren genetik kodlarına işleyen üretken toplumlardan söz edebildiğimiz gibi, üretim gibi bir amacı ve hedefi olmayan üretmek yerine başkalarının üretimi ile yaşamlarını sürdüren toplumlardan da söz edilebilir. Nitekim bunların çağlar boyunca değişik örneklerini görmekteyiz. Üretmeye önem vermeyen üretim faaliyetlerini ikinci plana atan toplumların bu süreci sürdürmeleri mümkün olmadığı gibi bu tür toplumların kalıcı olması, mutluluk ve refah içerisinde yaşaması da olası değildir.

Günümüzde çağdaş gelişmiş toplumlar için bir numaralı hedef üretmektir. Üretim sürekliliği, kalitesi, gelişimi, rekabet edebilirliği, öncülüğü için eğitim, çalışma, bilgi birikimi ve deneyimle hep ön alınmaya çalışılır.

Üretimi ikinci planda düşünen toplumlar ise ne yazık ki, üreten toplumlara tabi olmak onların insaf ve izanına göre yaşamak, daha düşük standartlara razı olmak durumundadırlar.

Üretmek, tek kelimelik bir fiildir. Ancak, altı büyük emeklerle ve çabalarla doldurulması gereken bir eylemdir.

Üretken bir toplum yaratabilmek için üretken bireyler yetiştirmek gerekmektedir. Üretken bireyler iyi eğitimden geçmiş, bilgi birikimi, deneyimi üst düzeyde ve yaratıcılığı olan bireylerdir. Çoğunluğu bu tür bireylerden oluşan toplumların uygun ortamı da yaratmaları ile üretken toplumlar ortaya çıkmaktadır.

İşte günümüzde bunun en güzel örneği, geçmişte kendimizi kıyaslayabildiğimiz Güney Kore’dir. Gençlerini sistemli bir şekilde eğiterek, eğitimin genel bütçeden aldığı payı anlamlı bir şekilde artırıp eğitimi gelişmenin motorun haline getirerek yola çıkan bu ülke, uygun üretim ortamlarını da sağlayarak uzak doğunun bu yoksul, çaresiz, savaşlarla, işgallerle perişan coğrafyasından üretken bireylerin çoğunlukta olduğu üretken bir toplum yaratmıştır.

Bugün bu çabaların karşılığı, birçok sektörde dünya liderliği, teknolojik üst düzey gelişmişlik, kişi başına milli gelirin gelişmiş ülkeler düzeyine çıkması, dış ticaret ve dış ödemeler dengesi fazlası vermek olarak bu ülkeyi gelişmiş, teknoloji üreten bir refah ülkesi düzeyine çıkarmak olarak alınmıştır.

Ne dersiniz, üretmeye tekrar öncelik vermenin tam sırası değil mi? Üreten bireylerle üretken bir toplum olmanın kötü bir yanı olmadığını görüyoruz.