ATATÜRK’CÜLÜĞÜN BÖYLESİ

Milli, dini değerler toplumun ortak mirası, ortak paydasıdır. Onlara sahip çıkmak, korumak, kollamak toplum bireylerinin tamamının tek tek görevidir.

Bu değerlerin kişisel, zümresel çıkarlar için kullanılmaya kalkışılması ise onaylanmayacak davranışlardır.

Bu çıkarlar siyasi olabilir, maddi olabilir. Kanaatimce bu tür girişimlerin her türlüsüne karşı durulması ve bu şekilde hareket edenlerin caydırılması, bu değerlerimizin istismar edilmemesi ve korunması toplumun tüm bireylerinin sorumluluğudur.

Son dönemde milli değer istismarının en çarpıcı örneğini bir gazete köşe yazarının eylemlerinde görüyoruz. Bu kişi Atatürk’le ilgili bir kitap yazdı. Her Türk aydınının yapmayı isteyeceği bu girişim doğaldır ki beğeni ve övgü ile karşılandı.

Atatürk’le ilgili bilinen hemen tüm kitapları okudum. Bunların çoğu, biyografi türünden olanların ise tamamı kütüphanemde yer alıyor.  Bu kitabı da almaya niyetlendiğim günlerde bugüne kadar hiçbir Atatürk kitabında rastlamadığım ölçüde bir reklam faaliyetine girişilmesi beni rahatsız etti. Kitabın yazarının gazetedeki köşesi, o gazetenin sayfaları, televizyonlardaki bazı programlar, eş dost yazarların köşeleri bu kitabın tanıtımına ayrılmıştı. Söz konusu olan olağanüstü, bugüne kadar yazılamamış, başarılamamış bir eserdi sanki. Bu durum karşısında kitabı almayı erteledim. Ancak, merakımı gidermek için bir arkadaşımın aldığı kitabı inceleme fırsatım oldu. Doğrusu birçoğu daha önce Atatürk biyografilerinde, Atatürk’ün yakın çevresinde bulunanların anılarında yer alan anlatımların derlendiği bir kitaptı elimde tuttuğum. Olabilir. Benim üzerinde durduğum zaten kitabın edebi, tarihi, niteliği değildi. Atatürk’ün tam manasıyla bir ticari amaç uğruna istismar edilmesiydi.

Nitekim ardından çocuklar için Atatürk, şimdi de kolleksiyonerler için Atatürk’le karşı karşıyayız. Saat dokuzu beş geçe satışa sunmalar, 1881 adet basmalar. Peki 1938 nerede? Bu doğmalarla mı biz Atatürk’ü daha çok seveceğiz? Hele yazarın 22 Ocak 2019 günü köşesinde yer alan yazı gerçekten Atatürk sevenleri ciddi üzüntüye boğmuştur.

  • Hemen alın yoksa isteniz de bulamazsınız.
  • Alanlar kârlı çıkacak, aldıkları kitabın değeri katlanacak, alamayanlar dona kalacak,
  • Altınlarınızı, mücevherlerinizi çaldırırsanız yenisini satın alıp yerine koyabilirsiniz ama bu kitabı çaldırırsanız yerine koyamazsınız.
  • Elle ciltlenmiş olup, kutusu da vardır.

Ve daha ne satış taktikleri. Sayın yazar Atatürk’ü istismar ettiği gibi, biz okurlarını da istismar etmiştir. Biz onun köşesini kendi ürünlerinin reklamını yapsın diye okumuyoruz.

Bir sözüm de o gazeteye, bu tür yazılara nasıl izin verdiklerine, gizli bir reklam olan bu yazının onlara sorun yaratabileceğini nasıl düşünmediklerine.

Biz Büyük Atatürk’ü yediği içtiği, giydiği, ilişkileri ile değil eserleri ile sevdik. Onu, en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti’nden dolayı sevdik. O bu Cumhuriyeti nasıl kurduğunu kendi eseri olan “Nutuk” ta anlattı. O anlattıklarından dolayı sevdik.

  • Büyük bir asker olduğu
  • Eşsiz bir devlet adamı performansı gösterdiği,
  • Savaş yorgunu, yoksul, bitkin Anadolu ve Trakya halkını devrimleriyle çağdaş bir toplum haline getirdiği,

için sevdik. Biz onu severken bu yazar kardeşimizin kitabı yoktu. Yani Atatürk’ü sevmek için onun kitabı gerekmiyordu.

10 Kasımlarda, milli bayramlarda Anıtkabir’e akın eden milyonlar henüz bu değerli yazarımızın eserini okumamış olan Atatürk sevdalıları değil miydi?

Bu değerli kardeşimizin yanlışını kabul etmesini umuyorum. Ülkemizde gelenek olduğu üzere her karşı çıkanı, farklı görüş ileri süreni yaftalamadan sakin bir ruh haliyle düşünmesini diliyorum.

Yoksa yıllardır beğeni ile izlediğimiz bir yazarla yollarımızı ayırmamız kaçınılmazdır.