Yaşları 40’dan genç olanlar bu kavramı hiç duymamışlardır bile. Ancak, ekonomi ve ekonomi tarihi ile ilgili olanlar veya ilgi duyanların bir fikri olabilir.
İnternete Hazine ve Dış Ticaret diye girdiğinizde karşınıza Hazine Müsteşarlığı çıkıyor. Ancak, dış ticaretten eser yok. Allahtan, Resmi Gazete arşivleri halen duruyor.
Turgut Özal’ın, 12 Eylül 1980 Asker Darbesinden sonra yapılan ilk seçimlerde kurduğu Anavatan Partisinin (ANAP) tek başına iktidar olmasıyla oluşturduğu 45. Cumhuriyet Hükümeti’nin iş başına gelmesinin hemen ardından Resmi Gazete çalışanları günlerce fazla mesai yapmaya başladılar. Her gün asıl ve mükerrer olmak üzere yüzlerce sayfalık Kanun Hükmünde Kararnamelerle Devlet Teşkilâtı adeta yeniden kuruluyordu.
Bunlardan biri ve kanaatimce en önemlisi de 14 Aralık 1983 günlü mükerrer gazete yer alan Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 13 Aralık 1983 gün ve 188 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname idi. Buna göre Maliye Bakanlığı’nın Milletlerarası İktisadi İşbirliği Genel Sekreterliği çatısı altında görev yapan Hazine Genel Müdürlükleri, Ticaret Bakanlığı’nın Dış Ticaret Genel Sekreterliği bünyesinde yer alan genel müdürlükler ve yine Ticaret Bakanlığı’nın birimlerinden biri olan Standardizasyon Dairesi Başkanlığı birleştirilerek Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı adı altında yeni bir teşkilât kuruluyordu.
Genel olarak tüm önemli ekonomik kararların alındığı ve uygulandığı bir birim olarak dizayn edilen bu yeni müsteşarlık bir anda Türk siyasi ve ekonomik yaşamının gündeminin merkezine oturmuştu. Müsteşarlığın başına daha önce Devlet Planlama Teşkilatı Teşvik ve Uygulama Başkanlığını da yürütmüş olan Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli getirilmişti.
Müsteşarlık siyaseten kendisi de eski bir Hazine çalışanı ve Genel Sekreteri olan Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem’e bağlanmıştı. Bağlılık benim gözlemlediğim dönemlerde şekli bir bağlılık olmaktan öteye gitmiyordu.
Müsteşar Ekrem Pakdemirli hani deyim yerindeyse “dediğim dedik çaldığım düdük” diyen, taviz vermez bir kişiliğe sahipti. Başbakan Özal’a ona “ağabey” diye hitap edecek kadar yakın olması da Ekrem Beyi özgür ve pervasız kılıyordu.
Adı kısa zamanda “Bakanlar üstü Müsteşar”a ve çok seyahat etmesi nedeniyle de “Uçan Müsteşar”a çıkmıştı.
İlk birleşme günleri dün gibi aklımda. Ben İhracat Genel Müdür Yardımcısıyım. Genel Müdürümüz Armağan Asena bizi toplantı odasında topladı. Başladı konuşmaya;
“Arkadaşlar, artık pabuç pahalı, Türkiye’nin en önemli bürokratlarının, değerlerinin görev yaptığı bir yer olan Hazine ile birleştik. Kendinizi kanıtlamanız, bu yarışta geri kalmamanız için artık daha çok çalışmanız gerekiyor” diye halen kabullenemediğim bir söylemde bulundu.
Bu aşağılık kompleksine gerek olmadığını o gün o an düşündüğüm gibi, bugün de görüşüm değişmedi. Bizde olduğu gibi, onlarda da çok başarılı, gerçekten ülkeye iyi hizmetler veren, vermiş olan kişiler de vardı. Bir şeyden anlamaz, gereksizler de. Hepimiz bu ülkelerin koşullarından süzülüp gelmiş, aynı birleşik kapların ürünleriydik.
Birlikteliği içtenleştirenlerimiz de oldu. Hep ayrı kalmaya çalışanlarımız da. Bu duygu iki tarafta da karşılıklıydı.
Bana sorarsanız; Bu birlikteliğin iki tarafa da iyi geldiğini, yeni ufuklar açtığını, zaman içerisinde eski Hazine ve Dış Ticaret mensuplarının karşılıklı yer değiştirmesi ile bir nevi akrabalık bağlarının kurulduğuna inandığımı ve bu birleşme sayesinde Yener Dinçmen, Mahfi Eğilmez, Gazi Erçel, Osman Birsen, Aydın Esen gibi birçok değerli dost edindiğimi söyleyebilirim.
Çok güçlü bir yapı olan Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, ülkemizin ekonomik olarak bir kabuk değiştirmesinin, Dünya ile ekonomik entegrasyonunun mimarı olmuş ve çok başarılı hizmetler vermiştir.
Hazine ve Dış Ticaretin birbirlerinden ayrılmaları çok zorunlu muydu? Kanaatımca değildi. Bu iki yapı birlikte çok daha güçlü, çok daha efektif ve fonksiyoneldi.
Bu görüşüme rağmen ayrılmadan sonra Dış Ticaretin ilk Müsteşarı olarak apar topar Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarlığından bu göreve davet edilmem de ayrı gerçektir.
Bunları niçin yazıyorum? Tarihe not düşmek için. Bugün Hazine ve Dış Ticaret diyorsunuz. İnternetten karşınıza yalnızca Hazine çıkıyor. Dış ticaretin adı bile kalmadı. Ne hikmetse şimdi Ekonomi Bakanlığı diye anılıyor.
Geçmişini bilmeyen geleceğini kuramaz.