KARİYER YOLUNDA GENÇLERE ÖYKÜLER

Hiçbir iletişim aracının Anadolu’nun evlerine girmediği yıllarda insanlar özellikle uzun kış gecelerinde nasıl vakit geçirirlerdi? Hele elektriğin bile henüz aydınlatmadığı o koyu karanlığı nasıl renklendirirlerdi?

İnanınız çok faydalı, çok paylaşımcı bir yöntem uygularlardı.

Bir araya toplanır ve dağarcığı geniş aile büyüklerinin okudukları kitaplar veya anlattığı öykü ve masallarla bir düş aleminin pırıltısı ile içinde bulundukları karanlıktan çıkar, bir renkli dünyaya girerlerdi.

Masalların, öykülerin kahramanları yoksul güçsüz, sıradan ancak iyi yürekli, cesur ve yılmaz karakterli kişiler olurlardı.

Bin bir güçlükle sınanır hepsini başarır, her zorluğun üstesinden gelir. Ulaşmak istedikleri hedefe varırlardı.

Bizim masallarımızda öykülerimizde keloğlanın padişahın kızıyla evlenmesi, kahramanımızın kaleleri fethetmesi, ağzından ateş saçan devleri alt etmesi işten bile değildi.

Hedefe odaklanmak, cesaret sahibi olmak, risk almak ve çoklukla çalışmak, gayret göstermek yeterliydi sonuca ulaşmak için.

İyiler hep kazanır, kötüler sürekli kaybederdi bizim öykülerimizde, masallarımızda.
Ancak gerçek böyle miydi? Acımasız dünyamızın koşullarında her zaman iyiler mi kazanıyor?

Sihirli lâmbanın cininden güç almadan da olağanüstü şeyler yapmak mümkün mü?

Sevgili gençler, yaşadığımız ve artık yönünüzü çizme günlerine yaklaştığımız dünyamızın gerçekleri ne yazık ki masal, öykü gerçeklerinden çok farklı.

Gerçek dünya onun koşullarına göre hareket edilmediği takdirde çok acımasız, çok kahredici olabiliyor.

Ancak, koşulların gereklerini yerine getirerek, onları kendi lehinize çevirmeniz işten bile değildir.

Hani bir söz vardır. “Cennet ve cehennem annelerin ayaklarının altındadır” diye. Bu söylem diğer dünya ile ilgili. Ben ise bu Dünyanın cennetinin ve cehenneminin anahtarının sizin ellerinizde olduğunu söylüyorum.

Seçtiğiniz hedeflerle, aklınızla, çalışmalarınızla yaşamı kendinize cennette yapabilirsiniz, cehennemde.
İşte kariyerin eşiğindesiniz yeni bir hayat başlıyor. Bir yol ayırımındasınız. Acaba hangisi doğru yol? Hangi yol sizi düşlediklerinize ulaştıracak? Yanlış yapma lüksünüz var mı?

Acaba burada da yanlış hesap Bağdat’tan döner kuralı işler mi?

İleride “kendim ettim, kendim buldum” dememek için birilerine danışmalı mısınız? Ya da işin kolayına mı kaçmalısınız? Biz çocukluğumuzda çok bilinen bir oyun olan “birdirbir” oynarken önde “ebe” olarak nitelendirdiğimiz oyun kurucu çocuk atlarken bir tekerleme söylerdi. Arkasından gelenler ya bilmediklerinden veya uzun uzun tekrarlamak yerine “ebemin dediği” der atlayışlarını yaparlardı.

Böyle mi yapmalı, büyüklerinin, hatta çoklukla babalarının başarı ile yürüdüğü, yoldan mı yürümeli?

O kadar çok soru var ki, sor sor bitmez. Cevapları da bir o kadar zor.

Kendinizi iyi tanıyarak, ne istediğinizi, hayatı nasıl tanımladığınızı iyi irdeleyerek, imkânlarınızı en verimli şekilde kullanarak, danışarak, örnek alarak yolunuzu siz bulacaksınız.

Modaya, telkinlere, geçici heveslere boş verin, kendinizi dinleyin kararınızı verin ve yürüyüp gidin.