Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/ankmailc/ertugrulonen.com/wp-includes/pomo/plural-forms.php on line 210
BİZE DÜŞEN O’NUN EMANETİNE SAHİP ÇIKMAKTIR – Ertugrul Önen
BİZE DÜŞEN O’NUN EMANETİNE SAHİP ÇIKMAKTIR

Bu ülke kolay kurulmadı; yokluklar, sıkıntılar, ihanetler ve tüm bu olumsuzların karşısında sergilenen üstün cesaret, özgüven ve liderlikle.

Heyeti temsiliye Sivas’tan artık cepheye daha yakın olmak üzere Ankara’ya gitmeye karar veriyor ama eldeki para ancak birkaç liradan ibaret. Mazhar Müfit Kansu’nun müdürü tanıdığı olan Osmanlı Bankası’ndan yine Mazhar Müfit’in 1000 lira borç alması ile para ihtiyacı karşılanıyor. Benzin ve lastik gereksinimini ise Amerika okulu müdüresinin hediye etmesiyle hallederek çetin kış koşullarında üstü açık araçlarda kar yağmur altında yola çıkıyorlar.

Son günlerde Mazhar Müfit Kansu’nun “Erzurum’dan ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” ve Atatürk liderliğindeki Ankara yönetimi nezdine gönderilen Sovyetler Birliği elçisi Semen Aralov’un “Atatürk ve Türkiye” isimli anı kitaplarını tekrar okuyorum.

Kurtuluş ve kuruluşumuzun temelindeki uğraşın ve başarının büyüklüğünü içim minnet duygularıyla dolu olarak bir kez daha hayranlıkla zihnimde ve gönlümde canlandırıyor ve yaşıyorum.

Her iki anıda da ilginç olaylara ve tarihi gerçeklere yer veriliyor. Bunlardan biri de Çanakkale Boğazı’na alternatif bir kanal açma girişimi. Çağımızda İstanbul Boğazı’na alternatif “Kanal İstanbul” projesinin evveliyatının yüz yıl öncesine gittiğini görüyorum.

Aralov Lozan’da özellikle boğazlar konusu görüşülürken Sovyetler Birliği’nin konferansta yer alma arzusunu ve bu meselede Türkiye’yle çıkarlarının aynı olduğunu sıklıkla Türk yönetimine ileterek İngilizlerin kendilerini konferanstan dışlama girişimlerine karşı Türk yönetiminin desteğini sağlamaya çalışırken dönemin başbakanı Rauf Orbay’la yaptığı bir görüşmede “İngilizlerin Gelibolu yarım adasındaki çalışmalarına, özellikle Bolayır’ın batısında kanal açma çabalarına geçtim. Aldığım bilgilere göre İngilizler tarak makineleri getirmişler, gece gündüz çalışıyorlarmış dedim. Türk hükümetinin bunu bilip bilmediğini, olayın gerçeğe uyup uymadığını sordum. Ayrıca Rauf Bey’e bu çeşit bir çalışma projesinden söz eden Liman Von Sanders’in kitabını da hatırlattım” diyerek İngilizlerin boğazlara alternatif kanal açma girişimine ilişkin bilgi almak istiyor. Rauf Bey’in bu istemi şaka ile geçiştirmeye çalıştığını, bunun Türkiye için iyi olacağını ve boğazlar meselesinin böylece kendiliğinden çözümlenmiş olacağını belirttikten sonra bu bilgiyi nereden öğrendiğini sorduğunu belirtiyor. Aralov’un bilgiyi Moskova’dan aldığını söylemesi üzerine Rauf Bey’in konuyu bilgi almak üzere Ankara hükümetinin İstanbul temsilcisi Refet Paşa’ya intikal ettirdiğini anlatıyor.

Boğazlar rejimi 24 Temmuz 1923 de imzalanan Lozan Barış sözleşmesinin bir parçasıdır. Sözleşme bu bölgelerin askersizleştirilmesi ve yönetiminin milletlerarası bir komisyona verilmesini öngörmekteydi. Atatürk yönetimi bu sonuçtan tatmin olmamıştı. Bu yönde yapılan diplomatik girişimler ve çabalar nihayet meyvesini vermiş ve 20 Temmuz 1936 da yine bir İsviçre kenti olan Montrö’de (Montreux) imzalanan uluslararası Boğazlar Sözleşmesi ile boğazların egemenliği belli koşullar dahilinde Türkiye’ye bırakılmıştır.

O günün gazeteleri “Atatürk Çanakkale’yi ikinci defa kurtardı” başlıklarıyla çıkmıştır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Karadeniz’e serbestçe çıkabilmek emperyalizmin vazgeçemediği isteklerindendir. Ancak kuzey komşumuz Rusya ile hiçbir konuda anlaşamasak dahi adı ne olursa olsun emperyalizmin Karadeniz’de bayrak dalgalandırmaması konusunda tam bir mutabakata sahibiz.

Bu nedenle Montrö’ye zarar verecek her türlü gelişme ve girişim ülkemiz ve Karadeniz barışı için büyük risk taşımaktadır.

Montrö ve Hatay Büyük Atatürk’ün ulusuna son armağanlarıdır. Bize düşen hiçbir zaman değerini kaybetmeyen onun emanetlerine sahip çıkmak, onun emperyalizme karşı duruşunu kararlılıkla sürdürmektir.