Sağra firmasının sahibi dostum merhum Ünal Sağra yaşamı yaz mevsimlerinin sayısıyla ölçerdi.
Onun ‘’daha kaç yazımız kaldı?’’ söylemi her yaz bana kendisini hatırlatıyor.
Yaz güzel bir mevsimdir. Hele bizim gibi dört mevsimi dolu dolu yaşayan coğrafyalarda bizi kıştan yaza ulaştıran soğuktan serinliğe ve ardından ılıklığa geçişle sıcağa hazırlayan bahar günlerinin ardından yaz tüm güzelliği bolluk ve bereketiyle bizleri sarar sarmalar.
Yaz aylarında doğanın ne kadar cömert olduğunu bir kez daha görür ve doğanın verdiklerine minnet duygularıyla dolu olarak sahip oluruz.
Manav tezgâhları, pazarlar rengarenk bir şenlik havası sergiler yaz aylarında
Hayat ucuzlar, fakir fukaranın yüzü güler, kurdun, kuşun karnı doyar. Doğanın sesi bile daha bir mutluluk ve kıvançla yankılanır bu aylarda.
Festivaller, düğünler eğlenceler hep bu aylara denk getirilir.
Bizlerin çocukluk gençlik yıllarının yaz tatili varsa bir yakınımızın köyünde, tarlada, bahçede, koyun, keçi sürülerinin arasında geçirilen doğayla haşır neşir günler demekti.
Ya da yakın bir ırmakta, gölette çocuk yaşamlarımızı riske attığımızın farkında olmadan serinlemeye çalışmakla geçen günlerdi.
Esasen Türkiye’de yaz tatili kavramı henüz topluma mal olmuş değildi. İstanbullular için en önemli yaz tatili rotası Erdek, Ankaralılar için Akçakoca’ydı. Vehbi Koç’un bile seçtiği yaz tatili hedefinin Erdek olduğu yıllardı.
Sahillerimiz el değmemiş güzellikler sergiliyordu ama biz farkında değildik. Egenin Egelilerin, Akdenizin Akdenizlilerin olduğu yıllardı.
Gerçi sahillerimizde otel, tatil köyü mü vardı? Hatırlıyorum, Türkiye’nin toplam turistik yatak sayısının ancak Rodos adasındaki turistik yatak sayısına denk olduğu söylenirdi.
Türkiye’de turizm tesislerinin sayısının hızla artması Turgut Özal’ın ANAP’ının 1983 yılında iktidar olmasından sonradır. Bizi çok uyarmışlardı. Siz de İspanya’nın yaptığı hatayı yapıp sahillerinizi betonlaştırmayın diye. Biz bu ikazı bir tavsiye gibi alıp sahillerimizi inadına betonlaştırarak doğal güzelliğini yok ettik. Yapılan hatalardan ders almadığımız gibi daha fahiş hatalar yaptık.
Yaz ve yaz tatili diye başlayınca işte bunlar dilimin ucuna geliverdi.
Bizim yaz tatilimiz Ankara’daki ev yaşamını sahildeki bir eve taşıyıp devam etmekten başka bir şey değil.
Ancak, ilerleyen yıllarla beraber bu bir nevi küçük göç gibi tatile çıkma bizi zorlamaya başlamadı değil.
Zorluklarına rağmen bu yaz da geleneği bozmayacağız, toparlandık yola çıkmaya hazırız.
Bu nedenle bir süre yazılarıma ara vereceğim.
Yaz sonu sağlık, esenlik ve huzur içinde yeniden buluşmak dileğiyle hoşça kalın.