Hani ‘’Turpun büyüğü heybede’’ diye bir deyiş vardır. Dış ticaretin heybesinde kalan büyük kısmı ise ithalattır. Şimdi sıra ona geldi…
İki yakamızı bir araya getiremememizin nedeni olarak gördüğümüz ithalatımız aslında büyütüldüğü kadar yüksek değil hatta düşük bile sayılabilir. Zaten bakıyorsunuz 1/5’i mineral yakıtlar ve %80’lik bölümü sanayimizin ihtiyacı olan hammadde ve ara mallarından oluşuyor.
Sorun olan ithalatımızın yüksek olması değil. Bu düzeydeki bir ithalatı karşılayabilecek kadar bile döviz kazanamamamızdır.
Şimdi bakalım son 5 yılda ithalatımız nasıl bir seyir izlemiş.
İncelememize konu olan bu 5 yıllık dönemde ithalatımız %9’luk bir gerileme ile başlamış sonrasında düşük oranlı bir yükselme ve ardından iki yıl art arda yüksek oranla artışlardan sonra 2023 yılında frene basmış, bu dönemin kümülatif artışı %56.6 olmuştur.
İthalatımızın bu dönemde de ağırlığını yine hammadde ve ara malları kalemi oluşturuyor. Ancak bu kalemdeki -10.8’lik gerileme dikkat çekici. Bu gerilemenin iki nedeni olabilir. Ya sanayinin üretim çarkları yavaş dönmeye başlamıştır. Ya da bu ihtiyacın bir kısmı iç piyasadan karşılanmıştır. Ben sanayimizin bu dönüşümü kısa sürede sağlayamayacağını düşünenlerdenim.
Yatırım malları ithalatının artması olumlu görülürken tüketim malları ithalatındaki %56.2’lik patlama düşündürücüdür. Aziz milletimiz özellikle binek araba ithalatına hız vermiş ve bu amaç için 18 milyar dolar harcamaktan kaçınmamıştır. Bu kalemdeki artış %127.9 ile olağan üstüdür. Ne diyelim güle güle kullansınlar.
Bu 10 Kalem toplam ithalatımızın %70.7’sine denk gelmektedir. Mineral yakıtlar her yıl ithalatımızda liderliğini korumaktadır. Nitekim zaman zaman petrol hariç diş ticaret fazlası verdiğimiz gibi komik değerlendirmelere neden olabilecek boyutta önemli bir ithal kalemidir. Kısmen Dünya petrol ve doğalgaz fiyatlarının geriye gitmesi ile olsa gerek 2022’ye göre %28.4’lük bir gerileme kaydedilmiştir.
Kıymetli taşlar ve madenler kalemindeki %44.5 ve motorlu kara taşıtlarındaki %82.4’lük artışlar için ‘’Alan hayrını görsün’’ demekten başka elimizden ne gelir?
Avrupa Birliği halen en önemli tedarikçimiz olmaya devam ediyor. Diğer Avrupa Ülkeleri ile birlikte değerlendirdiğimizde ithalatımızın yarısından fazlasının Avrupa kıtasından yapıldığını görebiliriz.
Bunun dışında diğer Asya ülkeleri sınıflandırması altında yer alan Uzakdoğu ülkelerinin ithalatımızdan ikinci konumda önemli bir pay aldığı da altı çizilmesi gereken bir gerçektir.
Birleşik Arap Emirlikleri kendine listede ilk kez yer bulmuş. Rusya ile beraber toplam 5 Avrupa ülkesine karşılık bir o kadar da Avrupa dışı ülke önemli tedarikçilerimiz arasında yer alıyor. Bu 10 ülkeden yaptığımız ithalat toplam ithalatımızın neredeyse %60ına yakın. Gelecek yıl Çin ilk sıraya yerleşirse sürpriz olmaz sanırım.
Listedeki 10 ilimizin toplam ithalattan aldığı pay %80.4dür. Geriye kalan 71 ilin payı ise %19.6. Sizce bu işte bir denge var mı? Tek başına İstanbul’un payı %56.2 Marmara Bölgesinin payı ise %66.6dır. Türkiye’nin geriye kalan altı bölgesinin payı ise %33.4’dür.
Ülkenin tüm sanayisinin tek bir bölgede bu kadar yoğunlaşmasının sonucu olan bu durumu sağlıklı olarak niteleyemeyiz.
Deveye sormuşlar ‘’Boynun niçin eğri’’ diye ‘’nerem doğru ki’’ diye cevap vermiş. Durumumuz farklı değil.
İthalatla ilgili bu tespitlerimizin ardından haftaya son değerlendirmede buluşmak üzere
Hoşça kalın, sağlıkla kalın.