KİM SUÇLU?

Son günlerde toplumun gıda ürünleri fiyatlarındaki yüksek oranlı artışların altında ezildiği artık devlet yetkililerince de kabul edilen bir gerçektir.

Gün geçmiyor ki değişik kademelerde ki devlet görevlilerinin bu fiyat artışları ile nasıl mücadele edeceklerine ilişkin bir açıklama okumayalım.

Herkes suçluyu arıyor. Ben peşin peşin söyleyeyim, üretici kesinlikle suçlular arasında yer almamaktadır. Üretimden tüketime uzanan bu zincirde en masum hatta haksızlığa uğrayan kesim çiftçilerimiz, tarımsal üretim yapan emekçilerimizdir.

Siz, Konya ilimiz kadar bir alana sahip olan ve aynı zamanda çok başarılı bir sanayi ve ticaret ülkesi olan Hollanda kadar üretim yapamazsanız, bu 83 milyon insanı nasıl doyuracaksınız?

Bu konuyu daha önce yazdığım sayısız yazıda ele aldım. Daha birkaç hafta önce “Köylerimizi Boşalttık” başlığı altında kaleme aldığım yazıda köylü nüfusumuzun hızla kentlerin varoşlarına göç ettiğini, köylerde artık üretici olarak niteleyemeyeceğimiz yaşlı insanların kaldığını, böyle giderse ülkemizde tarımsal üretim yapma bilgi, deneyim ve alışkanlığına sahip kuşaklarımızın yok olacağının karşımızdaki en büyük tehlike olarak altını çizmiştik.

Nüfusumuz artmasına rağmen ekilebilir alanlarımızın küçülmesi, meralarımızın elden çıkması dolayısıyla tarımsal üretimimizin ve hayvan varlığımızın azalmış olduğunu da belirtmiştik.

Atatürk’ün bizzat kurduğu ve 1 numaralı ortağı olarak T.C. Ziraat Bankasının himayesine verdiği Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçilerin üretim vasıtalarını haraç mezat satarken, ticari kredi faiz hadlerini aratmayacak, yüksek faizlerle çiftçinin karşısına çıkarken üretimi nasıl artıracaksınız?

Gerçi, Tarım Kredi Kooperatifleri de haksız değil. Eskiden onların tek muhatabı adından da anlaşılacağı gibi T.C. Ziraat Bankasıydı. Şimdi nerede bu banka? Tası tarağı toplayıp, İstanbul’a göç etti. Anadoluyu ve tarımı terk etti. Tarım Kredi, Tarım Satış Kooperatifleri artık ticari bankaların kapısında hizaya giriyorlar.

Tarım satış kooperatifleri demişken, nerede bu üretici kuruluşları… Adları bile geçmiyor. Varsa yoksa Toprak Mahsulleri Ofisi. Ne anlarsa fındıktan, çekirdeksiz üzümden.

Atatürk’ün kurduğu ve bugün Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede uygulanan tarımsal koruma sistemi maalesef ortadan kalktı.

Şimdi bu malların fiyatı niçin artıyor diye suçlu arıyoruz. Üretici suçlu değil. Çünkü artık güçlü bir koruma mekanizmasından yoksun, yüksek faizin, artan elektrik, gübre, zirai ilaç fiyatlarının altında ezilmiş, çok zor, doğanın insafına kalmış bir işi yaparken, bir de emeğinin karşılığını alamıyorsa onu nasıl suçlarsınız?

Arada diğer potansiyel suçlular olarak akla gelen komisyoncu, kabzımal, manav, pazarcı gibi esnafın da ben çok suçlu olduklarını düşünmüyorum.

Bu iş bir planlama ve arz talep meselesidir. Zabıta önlemleriyle bu işi düzeltmek mümkün değildir.

Geçmişte “Milli Korunma Kanunu” uygulamaları ile en sert şekilde fiyat artışlarıyla mücadele edilmek istenmiş ama sonu fiyasko olmuştu.

Tek çare üretimdir. Tek çare çiftçimizi işinin başında tutacak koşulların yaratılmasıdır.

Başka çare yoktur.