MİLLİ HAFTA MI DERSİNİZ..!

Geçen hafta yurdumuzun 1.Dünya Savaşında alınan yenilgi sonucu uğradığı düşman işgalinden kurtuluşu ve Cumhuriyetimizin kuruluşu ile ilgili iki önemli günün yer aldığı bir milli haftayı geride bıraktık.

Bu günlerden ilki 30 Ağustos büyük zafer günüydü. 9 Eylül günü İzmir’e ulaşılarak biten masalsı bir döneme, bir yeniden doğuşa yol açan kutsal bir gün.

Şu sıralar Bodrum Gündoğan’dayım. Denizden bakınca koyun her iki yakası da çok net bir şekilde görülebiliyor. Asılan bayrakları o güzelim kırmızı ile seçebiliyorum. Oteller, iş yerleri ve onlara eşlik eden üç beş ev, hepsi tamamı bu. Bize ne oldu Allah aşkına. Milli günlerimize bu kadar ilgisiz, ruhsuz, duygusuz yaklaşmaya hakkımız var mı?

Aynı dini bayramlarımız gibi bu günlere de mi sıradan tatil olarak bakıyoruz?

Oysa, o büyük insanın azimli, kararlı ve cesur önderliğinde uyanan bir milletin yokluklar, yoksunluklar içinde verdiği o kutsal mücadelenin, o uğurda dökülen kanların, yitip giden gencecik canların hiç mi değeri yok gözümüzde…!

Onlar ve o kutsal zafer olmasaydı. Şimdi oturduğumuz bu topraklara gelip bu güzellikleri yaşayabilmemiz için pasaport bile yetmeyip, belki vize almak zorunda kalacağımız hiç mi aklımıza gelmiyor…!

Ben her 30 Ağustos’ta büyük Türk Şairi Nazım Hikmet’in “Kurtuluş Savaşı Destanı”ndaki şu dizeleri tekrarlamayı adet edindim.

Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar,

ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.

Bu anlamlı dizeleri okurum ve bizlere bu toprakları vatan yapanlara saygımı ve minnet borcumu yinelerim.

Geçen haftanın diğer önemli günü 4 Eylül’dü. Sivas Kongresi’nin açılış tarihidir. Anadolu ve Rumeli’deki tüm örgütlenmeleri bir çatı altında toplayan, kurtuluş mücadelesinin tek elden yürütülmesini sağlayacak her türlü manda ve himaye girişimlerini reddeden, tam bağımsızlık ve mili iradenin hakimiyetini esas alan Sivas Kongresi kurtuluş mücadelemizin ve cumhuriyetimizin kuruluşunun temel taşlarından biridir.

Büyük Atatürk “Cumhuriyetin temelini burada attık” sözleriyle bu kongrenin önemini ve en zor bir dönemde kendisine 108 gün kucak açan, güvenli bir ortamda misafir eden bu kente olan kadirşinaslığını en güzel en veciz şekilde ifade etmiştir.

Ben cumhuriyetimizin kurucusu O büyük insana 108 gün boyunca barınma, çalışma mekânı ve kongre salonu olarak hizmet veren alnında “Cumhuriyetin temelini burada attık” sözlerini bir madalya gibi taşıyan o tarihi kongre binasında lise öğrenimim nedeniyle 3 yıl bulunmak onurunu taşıdım. Lise 2 ve 3’ncü sınıflarda büyük önderin yatak odası ve kongre toplantı salonu olarak kullandığı yerlere 5-10 metre mesafede öğrenim gördüm. O tarihi sindirerek yaşadım o yılları. Kentimizde 4 Eylüller bir başka coşkuyla kutlanırdı. Normalde kapalı olan kongre ile ilgili tarihi alanlar her 4 Eylül’de ziyarete açılırdı. Kapısında izci kıyafetli arkadaşlarımız nöbet tutarlardı. O günü şehir bir bayram havasında kutlar, akşamları törenler, fener alaylarıyla devam ederdi.

Sivas’ın birçok mekânı ve sosyal yapısı 4 Eylül adını taşırdı. Benim hatırladığım şehrin en önemli spor kulübünün adı 4 Eylüldü. 4 Eylül ismini taşıyan bir günlük gazetemiz vardı. Stadyumumuzun ismi de keza 4 Eylüldü.

Biz Sivas halkı olarak 108 gün bizimle birlikte kentimizin havasını soluyan. Suyunu içen bu insanı çok sevdik, kendimizden saydık. Ona hep minnet duyduk. Bu kırsal coğrafyada birçok insan onun kurduğu bu cumhuriyetin nimetleri ile ülkelerine hizmet edecek ve ona borçlarını ödeyecek imkânlara kavuştular.

Ben kendisini bu ülkenin ve bu ulusun bir parçası sayan her kişinin milli günlerimizi ve bu günleri bize armağan edenleri saygıyla ve minnetle anacakları günler olarak kabul edip bu duygularla yaşayacaklarına inanıyorum.

Bu zaten millet olmanın sonucu değil midir?