YENİ FENERBAHÇE, ÖZ GALATASARAY

Borçkolik bir ülke olduk. Devletimiz, şirketlerimiz ve bireylerimiz itibariyle deyim yerindeyse gırtlağa kadar borçluyuz.

Ülkemiz, tarihinin en ağır dış borç yükü altında. Yaklaşık 450 milyar $ civarında seyreden bu borcun üçte biri kamuya, üçte ikisi özel sektöre ait. Nereden bakarsanız bakın ağır bir yük. Kişi başına 5.500 $ borç düşüyor. Devletimiz bunun dışında ayrıca 845 milyar TL dolaylarında da iç borç stoklamış durumdadır.

Peki devletimiz böyle de şirketlerimiz, bireylerimiz farklı mı? Maalesef onlar da borç yükü altında ezilmektedirler. Yukarıda ifade ettik. 450 milyar $’lık dış borcun yaklaşık üçte ikilik bölümü yani 300 milyar doları şirketlerimizin borcudur. Şirketlerimiz bunun dışında ulusal bankalar nezdinde 127 milyar TL’lik bir batak kredi yükü oluşturarak bankacılık sistemini de zorlar hale gelmişlerdir.

Bireyler de şirketlerden farklı durumda değildirler. Tüketici ve kredi kartı borçlarının toplamı 600 milyara dayanmıştır. İcra dairelerinde 21 milyon dosyanın derdest olduğu bildirilmektedir. Ödenmediği için takibe alınan krediler tutarı 2019 yılsonu itibariyle 146 milyar dolara dayanmıştır.

Tablo fecidir. Hepimiz borca batık durumdayız. Kamu, özel sektör, tek tek vatandaşlarımız borcu dost tutmuş görünüyorlar.

Toplum bileşik kaplar gibidir. Aynı belirtilerin toplumun her kesiminde görülmesi bu nedenle olağan karşılanmalıdır. Nitekim anlı şanlı spor kulüplerimiz de kendilerini bu gelişmelerden kurtaramamışlardır. Birkaç istinası dışında onlar da acınacak bir durumdadır.

İstisnalar, sırtını sağlam yere dayamış iki kulüp dışında Sivasspor ve Göztepe’dir. Sportif başarılarının yanında ekonomilerini de doğru yönetmeyi ve böylelikle ülkedeki borçla yaşama alışkanlığının dışına çıkmayı başaran bu spor kulüplerimiz her türlü övgünün üzerindedirler.

Sporumuzun üç büyükleri olarak nitelenenler ise borçlarıyla rekor üzerine rekor kırmaktadırlar. Fenerbahçe’nin 3.7, Galatasaray’ın 3.2, Beşiktaş’ın 2.6 milyar TL’lik borçları gerçekten dudak uçuklatmaktadır.

Özellikle en ağır mali yükün sebebi olan futbol takımlarıyla yurtdışında hiçbir başarı yakalayamayan, adı sanı duyulmamış sıradan takımlar karşısında bozguna uğrayan bu kulüplerimiz bir de böylesine ağır borç yükü altına girmişlerdir. Çünkü hiçbir nitelik kriteri aranmaksızın transfer edilen yabancıların çoğu, deyim yerindeyse “ununu elemiş eleğini asmış” veteranlardır. Son emeklilik günlerini bol kazançlı olarak geçirmek için güneşli ve eğlenceli Türkiye’den daha iyi yer mi olur?

Doğru dürüst sağlık muayenesinden geçmeden gelen bu futbolcuların sonradan kronik sakatlıkları ortaya çıkmakta, verilen paralar da boşa gitmektedir.

Dışarıdan alıp, parlatıp daha yüksek bedelle satma başarısı gösterdiğimiz kaç örnek vardır? Sanırım bir elin parmaklarının sayısını geçmez.

Fenerbahçe’nin yetiştirdiği ve 1. Takıma layık görmediği öz evladı Merih Demiral İtalya’nın Juventus gibi en flaş takımında Ronaldo’nun takım arkadaşı, milli takımın değişmez stoperidir. Aynı Fenerbahçe Zanka’lardan, Jailson’lardan Rami’lerden stoper olarak medet ummaktadır.

Spor kulüplerimiz ne alt yapıya önem vermişlerdir, ne yetiştirdikleri gençleri tanıyabilmişlerdir. Menajerlerin elinde oyuncak olmuşlardır.

Sonu bilinçsiz harcama ile altından kalkılamayacak borç yüküdür.

Peki, bu borç nasıl ödenecek? Umutsuz vaka. Çünkü hiçbirinin geliri, sürekli binen faiz yüküyle iyice kabaran bu borçları karşılamaya yetmiyor.

Peki, çare ne? Eğer bir mucize olmazsa, bir zamanlar otobüs şirketlerinin bölünmesinde yaşandığı, daha sonra futbol takımlarımızda da rastlamaya başladığımız gibi Kayserispor – Erciyesspor, Malatyaspor – Yeni Malatyaspor, Afyonspor – Yeni Afyonspor benzeri bir düzenlemeyle Yeni Fenerbahçe’yi, Öz Galatasaray’ı, Hakiki Beşiktaş’ı oluşturup, borçları eski isme bırakıp çıkmaktadır.

Peki, kulüpleri böyle kurtardık diyelim. Ülkemiz, şirketlerimiz, vatandaşlarımız nasıl kurtulacak bu borçlardan?

Varsa çaresini söyleyin!