MÜSTEŞARLIKTAN MÜSTEŞARLIĞA TERFİ

Ulaştırma Bakanlığı müsteşarıyım. Bakanım Mehmet Köstepen ‘le çok iyi ilişkiler içerisindeyiz.

Göreve başladığımda yaptığı bir jestle kalbimi kazandı. Siyasi ve devlet kariyeri çok yeni olmasına rağmen düşünceli ve öngörü sahibi bir insandı.

İkinci günümdü. Özel kalem müdürü arayarak bakan beyin beni beklediğini ve birlikte toplantıya gireceğimizi söyledi.

Toplantıdan haberim yoktu. Ama bu doğaldı zira göreve başlayalı iki gün olmuştu.

Bakanın yanına geçtim ve birlikte toplantı odasına gittik.

Bakanlığın bütün genel müdürleri, birim başkanları ile bağlı ve ilgili kuruluşların genel müdürleri masanın etrafında yerlerini almışlardı.

Bakanımız ‘’ Arkadaşlar, Ertuğrul beyi birçoğunuz mutlaka bürokrasiden tanıyorsunuzdur. Kendisi uzun yıllar devlete çeşitli kadrolarda ve değişik kuruluşlarda hizmet etmiş değerli bir bürokrattır. Şimdi müsteşarımız ve benim en yakın çalışma arkadaşım olarak göreve başladı.

Size şunu hatırlatmak isterim. Ertuğrul beyin haberi olmadan, onu atlayarak sakın bana gelmeye kalkmayın. Ben siyasetçiyim sizin asıl amiriniz Ertuğrul beydir. Ben tanıştırma görevini yaptım. Şimdi sizi baş başa bırakıyorum’’ dedi ve toplantıyı terk etti.

Kendisini rahmetle anıyorum. Onun bu jesti benim için büyük bir güç olmuştu.

Sayın Köstepen’le vefatına kadar sıkı bir dost ve arkadaş olarak kaldık.

Birlikteliğimiz henüz bir yılını doldurduğunda gazetelere Hazine ve Dış ticaret müsteşarlığının Hazine ve Dışticaret olarak ikiye ayrılacağına ilişkin haberler çıkmaya başladı. Dış ticaret müsteşarlığı için ise en kuvvetli aday olarak benim ismim öne çıkarılıyordu.

Bu haberler üzerine eski teşkilatımın mensupları akın akın ziyaretime gelmeye başladılar. Tanıdıklarım, tanımadıklarım ilgili, ilgisiz birçok insanın ziyaret hedefi haline gelmiştim. Hatta ortada bir şey olmamasına rağmen tebrik için gelenlerde vardı.

O tarihte başbakanlık müsteşarlığı da boştu. İsmim bir yandan da başbakanlık müsteşarlığı için geçiyordu.

Bakanımla çok iyi ilişkiler içerisindeydik ve yeni bazı proje girişimlerimiz olmuştu. Bu nedenle bir yanım ulaştırmadan ayrılmaya sıcak bakmıyordu.

Diğer yanım ise yıllarca yurtiçi ve yurtdışı kadrolarında çalıştığım, sorumluluk üstlendiğim bu yeni teşkilatın ilk kurucu müsteşarı olarak önemli işler yapabileceğimi söylüyordu.

Deyim yerindeyse iki arada bir deredeydim. Ne var ki, ortada henüz somut bir şey yoktu.

Nihayet bir gün Hükümetin aldığı bir yetki kanununa dayanılarak çıkarılan kanun hükmündeki kararnamelerle Hazine ve Dış ticaretin ayrılarak iki ayrı müsteşarlık olarak kurulduğuna ilişkin Resmi Gazeteler önümüze geldi.

Söylentilerin ilk bölümü gerçekleşmişti. Artık ayrı bir Dış Ticaret Müsteşarlığı vardı.

Acaba söylentilerin ikinci bölümü, yani benim bu teşkilatın ilk müsteşarı olmam hususu da gerçekleşecek miydi?

Dışticaretçilerin ziyaretleri artık daha sıklaşmıştı ve birtakım önerilerle geliyorlardı. Bu ziyaretler neredeyse görevimi aksatır hale gelmişti.

Uzun süre beklemedim. Başbakan Tansu Çiller’in özel kalem müdürü arayarak başbakanın beni beklediğini bildirdi.

Sayın Tansu Çiller genellikle Çankaya’da ki başbakanlık konutunda çalışıyordu. Beni de orada kabul etti.

Hemen konuya girdi.

‘’ Ertuğrul Bey biliyorsunuz Dış ticareti Hazineden ayırdık ve bu yeni teşkilattan çok şey bekliyoruz. Bu nedenle başına getireceğimiz kişi konusunda titiz davranıyoruz. Yaptığımız araştırmalarda gördük ki sizin isminiz üzerinde tam bir birleşme var.

Sizi zaten yabancınız olmayan bu yapının başına getirmek istiyorum ‘’ diye niyetini açıkladı.

Ben teveccühlerine çok teşekkür ettim. Ulaştırma da bakanımla çok uyum içerisinde çalıştığımızı, onu yarı yolda bırakmanın doğru olmayacağını düşündüğümü söyledim. Hemen telefona sarıldı.

‘’ Bana ulaştırma bakanını bağlayın ‘’ dedi. Telefon kısa sürede bağlandı.

‘’ Mehmet, bak Ertuğrul bey yanımda biz onu başka bir yere alıyoruz. Sen kendine yeni bir müsteşar bul ‘’ dedi.

Bakanım sanıyorum biraz itiraz etmiş olacak ki ‘’ Mehmet, tamam bu iş bitti. Sen bulursun birini ‘’ diye konuşmayısonlandırdı.

Artık, bana söyleyecek bir şey kalmamıştı. Başbakana hayır diyecek halim yoktu.

Telefon görüşmesinin ardından benim Avrupa Birliği ile ilgili düşüncelerimi sordu.

Bunun siyasi parti farkı gözetilmeksizin bir Türkiye hedefi olarak algılanması ve Türkiye’nin yerinin ve yönünün Avrupa olması gerektiğini düşündüğümü, bu nedenle de AB’ ne tam üyelik hedefini inanarak ve içtenlikle desteklediğimi söyledim.

‘’ Sizden bunları duymaktan ayrıca memnun oldum ‘’ diyerek sözlerimi yanıtladı.

Artık görüşme sona yaklaşmıştı.

Sayın başbakanım bana gösterdiğiniz teveccühe ve güvene teşekkür ederim. İzninizle bir iki hususa değinmek istiyorum dedim.

‘’ Buyurun söyleyin ‘’ dedi.

Birincisi keşke çıkarılan bu kanun hükmünde kararnamelerin hazırlık safhasında görev alsaydım. Dış ticareti gümrükle birleştirmeyi size önerirdim dedim ve bu iki kuruluşun ilişkilerini anlattım.

‘’ Gümrük müsteşarlığı şu anda boş orayı da vekâleten sen yönet ‘’ diye cevap verdi.

Bunun çok zor olacağını, zira kurulan yeni bir teşkilatın sorunları ile uğraşırken, bir de Gümrük müsteşarlığı gibi özel bir ilgi ve ihtimama ihtiyacı olan bir kuruluşun bu şekilde yönetilmesinin çok zor olacağını ve sorunlara yol açacağını ifade ettim.

İkinci değinmek istediğim husus yerli yatırımcıları konu alacak olan Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğünün Dış ticarete, yabancı yatırımcıyı konu alan Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğünün Hazine’ye bağlanmış olmasının kanaatimce doğru olmadığını bu iki genel müdürlüğün birleştirilerek ya Dış ticarete ya da Hazine’ye bağlanmasının çok daha doğru olacağını ifade ettim.

‘’Tamam, size bağlayalım’’ dedi.

Ancak, bunu için yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğunu söyledim.

Nihayet sıra son söyleyeceğime gelmişti.

Sayın başbakanım benim çalışma hayatımın en uzun bölümü Dış ticaret teşkilatında geçti. Bu nedenle, bu teşkilatın çalışanlarını odacısından, evrak memuruna kadar hepsini tanırım. Yeniden organize olacağız. Yeni bir müsteşarlık kuracağız, sizden ricam personel politikası açısından beni özgür kılmanızdır dedim.

‘’ Seni anlıyorum. Merak etme eti senin kemiği benim istediğini yapabilirsin. Zaten arada bakan da olmayacak doğrudan bana bağlı olarak çalışacaksın hayırlı uğurlu olsun ‘’ dedi

Teşekkür ederek konuttan ayrıldım. Ertesi gün kararnamem bakan imzası olmaksızın başbakan ve Cumhurbaşkanı imzası ile Resmi Gazetede yayımlandı.

Böylece söylentilerin ikinci bölümü gerçekleşmişti.

Bir müsteşarlıktan bir diğerine geçiş yapmıştım.

Artık yıllarımı verdiğim Dış ticaret teşkilatının kurucu müsteşarıydım.

Soru;

Acaba ideallerimi gerçekleştirebilecek miydim?

*Başkanımız Sayın Ertuğrul Önen’in anlatısıdır.