SORUMLU BİREY

Sorumlu kişiden, sorumluluk duygusundan sıkça söz ederiz. Toplumun çeşitli kesimlerinde spesifik bir konuda görevlendirilen kişiler ve onların sorumlulukları gün geçmez ki gündemimizi işgal etmesin.

Bir yerde bir şeyler yolunda gitmiyorsa “kim buranın sorumlusu” diye aranırız. Toplumda ters giden, olumsuz sonuçlar yaratan her durumda sorumluyu ararız.

Bizim gibi, maalesef diyeceğim, ama gelişmemiş toplumlarda çoğu kez sorumluyu bulmak öyle çok kolay bir iş değildir. Hukuki düzenlemeler bile sanki sorumlunun kolay kolay bulunamaması için çoğu kez anlaşılmaz, farklı şekillerde yorumlanır biçimde kaleme alınır.

Sorumlu bulunsa bile bulunan bu sorumlu hemen en uçtaki en düşük kademede olandır. Sorumlu arayanların elleri her ne hikmetse öyle çok yukarılara kadar ulaşamaz.

Zaten ceza yargısı içtihatlarına baktığımız zaman bu çok net bir şekilde görülür. Kamu görevlilerinden genelde düz memur, veznedar, kasiyer, makinist, muhasebeci gibi hiyerarşisinin altında yer alanlara ilişkin yüzlerce örneklere rastlanırken genel müdür, müsteşar, bakan örneklerine pek rastlayamazsınız. Prensip olarak onların çok yetkili ama tamamen sorumsuz oldukları gibi bir algı sanki hukuk içtihatlarımıza bile yerleşmiştir.

Ben sorumlu bireyden söz ederken sorumlu görevliden çok esas itibariyle sorumlu yurttaştan söz etmeyi hedefliyordum. Ancak, işin o hepimizi zaman zaman üzen, kızdıran diğer yönüne de değinmeden geçemedim.

Sorumlu yurttaş kimdir? İçinde yaşadığı aileye, çalışma ortamına, çevreye, kentine, ülkesine karşı sorumluluk duygusu taşıyan ve bunun gereğini yerine getiren yurttaştır.

O, bulunduğu topluma yararlı bir birey olmaya çabalar. Kendine bunu amaç edinir.

Ailesine karşı sevgi ve saygı bağlarıyla bağlıdır. Onların her türlü acısı ve sevinci onun da acısı ve sevincidir.

Kazancını hak ederek, bir fayda üreterek elde etmeyi gaye edinir.

Toplumun tüm kurallarına (kanun, tüzük, yönetmenlik, örf adet) saygı duyar ve uyar.

Trafikde magandalık yapmaz.

Şehrin yeşil alanlarını, sokaklarını çöplük olarak kullanmaz.

Büyüklere, kadınlara, çocuklara nasıl davranacağını bilir ve harfiyen buna göre hareket eder.

Ormanlık alanlarda on paralık zevki için ateş yakmaya kalkmaz.

Kanalizasyonunu, sintinesini nasıl olsa kimse görmüyor diye denize, nehire, göle akıtmaz.

Kaçak yapı yapmaz, devlet arazisini gasp etmez.

Vergi kaçırmaz, devletine karşı tüm yükümlülüklerini yerine getirir.

Eğer işverense çalışanlarının haklarının en önde gelen savunucusu olur.

Bu listeyi daha fazla uzatmamız mümkündür. Ancak, özetle,sorumlu yurttaşı ailesine, milletin, devletine, ülkesine karşı sevgi ve saygıyla dolu olan ve yükümlülüklerini duyarlılıkla yerine getirendir diye tanımlayabiliriz.

Size bizzat yaşadığım bir sorumlu yurttaş örneği ile yazımı sonlandırmak istiyorum.

Federal Almanya’nın Hamburg kentinde Ticaret Müşaviri olarak görev yaptığım yıllarda çok soğuk ve karlı bir kış sabahı çocukları okula bırakmak üzere arabayı çalıştırdım. Bir yandan da camların buzunu, karını temizlemeye giriştim.

Bir anda robdöşambrı içinde yaşlı bir adamın yanı başımda dikildiğini gördüm. Yaşlı adam konuşmaya başladı;

Bakın ben şu yan binanın en üst katında oturuyorum. Oradan sizi izledim. Arabanızı çalıştırdınız ve sonra temizliğe giriştiniz. Bu yaptığınız yanlıştır. Arabanızın camlarını temizleyecek ve sonra hareket edeceğiniz zaman arabanızı çalıştıracaksınız. Bu davranışınızla gereksiz yere benzin yakarak milli kaynağı israf ediyorsunuz, daha önemlisi havayı kirletiyorsunuz. Bunu size hatırlatmak için geldim.

Adamın bu sözleri o gün beni kızdırmıştı. Sonra düşününce bu adama saygı duydum. Kendi kişisel bir meselesi için değil ama toplumsal bir amaç için o soğukta kaç kat aşağı inip bana o uyarıyı yaptıktan sonra tekrar aynı yere çıktı.

Almanya’da bu tür örneklerle çok karşılaştım. İşte tek tek bireylerin sorumluluk duygusuyla toplumlar böyle mükemmelleşiyor.

Darısı başımıza.