BÜYÜK FENERBAHÇE

Zor günler geçiriyor. Tarihinde yaşamadığı ölçüde dibe vurdu. Tabii bu söylediklerimiz profesyonel futbol takımı ile ilgili. Yoksa diğer branşlarda Türkiye’deki tüm spor kulüplerine örnek olacak derecede değişik kulvarlarda başarılı sonuçlara imza atmaya devam ediyor.

Fenerbahçe’ye inanan ve onu bir yaşam tarzı olarak benliklerinin bir parçası haline getiren sevenleri, taraftarları tek bir branşta yaşanan bu kara günlerin de geçeceğinin, kulübün üzerindeki bu kara bulutların dağılacağının inancı içerisindedirler.

Bir asrı aşan yaşamı başarılarla, şanla şerefle dolu olan bu kulüp, kimsenin yardımına, payanda olmasına gerek kalmadan yaralarını sarmasını, yeniden dimdik ayağa kalkarak, sarı- lacivert çubukluyla rakiplerine korku salmasını bilecektir.

O meşhur marşında ifadesini bulduğu gibi “mazisinde bir tarih yatan” bir kulüptür. O, Türk futbol tarihine birer anıtsal değer olarak kabul gören Cihatları, Lefterleri, Canları, Fikretleri armağan etmiş bir kutlu ocaktır.

Atatürk’ün onurlandırdığı, Kurtuluş Savaşı’nın mücahit kulübüdür.

Fenerbahçe Kadıköy’de doğmuş, ancak tüm Türkiye’ye mal olmuş. Anadolu’nun Trakya’nın gençlerinin yüreklerinde taht kurmuş, sarı-lacivert kordur.

Nereye giderse gitsin kendini evinde hisseden bu büyük kulübün, İslâm Çupi’nin “Fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür” sözleriyle de toplumumuzda nasıl görüldüğü, nasıl değerlendirildiği de çok güzel ifade edilmiştir.

Fenerbahçe Türk sporunun kalesidir. Bu kale çok saldırılarla, çok entrikalarla karşı karşıya kalmış, hiçbir güç, hiçbir düzen onu yıkamamıştır. En sonuncusu “3 Temmuz Olayları” diye anılan kumpastır. Bu köklü çınarı bu defa kökünden devirmek üzere harekete geçilmiş, kulübün sembollerinden biri olan başkanı hapiste çürütülmeye kalkılmıştır. Ancak büyük Fenerbahçe’nin büyük taraftarı başkanına ve kulübüne dört elle sarılmış, flamaları, bayrakları ile sokakları, caddeleri, meydanları doldurmuştur. Ta ki başkanı ve diğer yöneticileri esaretten kurtuluncaya kadar. Fenerbahçe, o ulu çınar yıkılmamıştır. Ama büyük zarar görmüştür. Rakipleriyle arasını açmış pupa yelken giderken engellenmiş, Avrupa’ya gammazlanmış, tüm kazanımları elinden alınmıştır. En çok üzüntü verici olanı da “Ebedi dost, ezeli rakip” olarak gördüklerinin bu güç günlerinde onunla omuz omuza olacakları yerde, fırsatı ganimete çevirme arayışı içinde olmalarıydı.

O badireyi de atlatan, bugünleri mi atlatamayacak? Bu kulüp zor günlerin içinden çelikleşerek, sertleşerek çıkmıştır, çıkacaktır.

Gün, omuzları dik tutup kafayı kaldırma günüdür.

Çünkü yine İslâm Çupi’nin deyişiyle “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür. İşte, adı konamaz.”