Toplum olarak sevdiklerimizle mutluluk içinde kutladığımız bir bayramı daha geride bıraktık demek isterdim, ama ne yazık ki gerçekler bunu söylememe izin vermiyor.
Evlerimize hapsolduk, ya sabır çekiyoruz. Çünkü uzun zamandır tüm kurallara eksiksiz uyan bizler bir kez daha bu fedakarlıklarımızın boşa gideceğini üzülerek görüyoruz.
Eline bayrağı, flamayı alan bir bahane buluyor, kendisini dışarı atıyor. Sanki kutlama veya protesto gösterisi yapanlara virüs bulaşmaz gibi bir algı olsa gerek toplumumuzda. Binlerce kişiyi görmezden gelen güvenlik güçlerimiz tek başına ıssız plajda denize giren yurttaşı yakalayıp, basıyorlar cezayı. Nasıl bir toplum olduk doğrusu şaşkınım.
Güya bayram yaptık. Ancak, bayramın hiçbir ritüelini yerine getiremedik. Ne gelen var, ne giden. Eski bayramlarımızda günlerce bayrama özel yemekler, tatlılar hazırlanırdı. O ne hoş telaştı. Gelen giden eşe dosta mahcup olmamak, karınca kararınca ikramda bulunmak için her aile elinden gelenin azamisini yapmanın gayreti içinde olurdu.
Bu kadar mı? Günler öncesinden çarşı pazar gezilir, her aile bireyine küçük, büyük mutlaka bir hediye alınırdı. O günün koşullarında özellikle çocuklar için ihtiyaçların karşılanması genelde bayrama denk getirilirdi. Hani “bir taşla iki kuş” misali. Benim yeni alınan ayakkabım başucumda çok uyumuşluğum vardır. Bir türlü sabah olmazdı.
El öpme faslı ayrı bir seremoniydi. Mutlaka her çocuğun kafasında o günlere ait bir planı ve elde etmeyi planladığı bir harçlık tutarı vardı. Ben bayramlarda en çok dayıma gitmeyi severdim. Çünkü en çok harçlığı o verirdi. Bonkör bir adamdı. İlk kâğıt para harçlığı da dayımdan almıştım. Ardından sıra elde edilen harçlığın harcanmasına gelirdi. Bayramın en keyifli yanı da bu harçlıkların harcanması aşamasıydı. O günler gerçekten adına yakışır bayramlardı.
Şimdi kimse birbirinin elini sıkamazken, kapılar çalınmaz oldu. Bayram tebriklerinin yerini kişiliksiz, sevimsiz anonim mesajlar aldı. Bir de resim koydun mu oldu bitti. Yolla onlarca kişiye. Eskinin imzasız, hitapsız tebrikleri bile daha sevimliydi.
Yaşadığımız şu tecrit günlerinin bu boynu bükük bayramı ister istemez beni eskilere götürdü.
Sonra yine yüreğim yanarak bugünlere dönüyorum. Biz evlerimize kapansak da iyi kötü yiyeceğimiz, içeceğimiz var. Ya salgın mağdurları nasıl kutluyor bayramı dersiniz?
Aylardır siftah yapmamış, ya da dükkanını açamamış esnafımız, buralarda çalışan aşçı, garson, komi, bulaşıkçı, şucu bucu, emeğiyle hayatını kazanıp, günü birlik yaşayanlar, onlar da bayram yaptılar mı dersiniz?
Ulusumuzun buruk bir bayram yaşadığı açık. Dileğimiz bu karanlık günlerin geride kaldığı, bayramların gerçek tadında yaşandığı günlere yeniden kavuşmamızdır.
Her şeye rağmen bayramınız kutlu olsun.