Mesa Koru Sitesi, dikkat ederseniz “sitesi” diyorum. Kentin yeni gelişen, en elit, en nezih yerleşim yerlerinden biri olmuştu. Geçmişte uzak diye ilgi görmeyen bu yer zamanla şehrin kargaşasından, gürültü ve trafiğinden bunalanlar için ideal koşullar sunan bir yer haline gelmişti.
İşte benzer duygularla aile olarak biz de bu cazibeye kapıldık ve Mesa Koru’dan bir konut satın almaya karar verdik. Konut satış sözleşmesi ile birlikte önümüze bir sözleşme daha konuldu. “Bu nedir?” diye sorduğumuzda; bunun çevre bakımı ve güvenlik hizmetleri sunan MESA’nın yan kuruluşu KOSAŞ’la yapılması gereken bir sözleşme olduğunu belirttiler. Ben bu sözleşmeyi diğeri kadar isteyerek ve sevinerek imzaladım. Çünkü benim buraya taşınma tercihimin başında burada gördüğüm çevre düzeni ve site atmosferi en belirleyici etken olmuştu.
Yıllarca bu sözleşmenin sunduklarından yararlandım. KOSAŞ’a karşı da yükümlülüklerimi zamanında ve eksiksiz yerine getirdim. Sözleşme sona erdikten sonra da aynı kararlılıkla KOSAŞ’ın aidatlarını ödemeyi sürdürdüm.
Bunu yapan yalnız ben değildim. Aynı bölgede oturan komşularımızın önemli bir bölümü de benim gibi yükümlülüklerini eksiksiz yerine getiriyorlardı. Sonra ne oldu ise bir gün KOSAŞ, artık siteye hizmet vermeyeceğini açıkladı. Bir anda güvenlik ve çevre hizmetlerinden yoksun kalmıştık.
Birkaç ay tam manasıyla bir kaos dönemi yaşadık. Kısa zamanda bölgenin sahipsiz kaldığını keşfeden seyyar satıcılar, kâğıt toplayıcılar, âlemciler, piknikçiler sokaklarımızda kol gezmeye başladılar.
Aldıkları alkolün etkisiyle gece yarılarından sonra bira kutularıyla top oynama hevesine kapılanlar bile eksik değildi.
Mesa Koru Sitesi site olma niteliğini hızla kaybediyordu. Kat Mülkiyet Kanunu hükümlerinin uygulanmaması nedeniyle çözüm kolay görünmüyordu.
Tek çözüm, bölgede oturan komşularımızın kendi çevrelerine sahip çıkma bilincine başvurmaktı. Görünen bu seçeneğe sıkı sıkıya sarılan beş-on öncü kişi zamanla çevrelerini ikna ederek bu sayıyı kısa zamanda 50-60’lara sonra yüzlerin üzerine taşıyarak Mesa Koru Villaları Koruma Geliştirme ve Dayanışma Derneği’nin (MKVD) kuruluşunu sağladılar.
İki yılı geride bırakan dernek site güvenliği açısından tam bir başarı sağlamıştır. Derneğin kurulduğundan bu yana site sınırları içerisinde hiçbir güvenlik olayına ve kriminal vakaya rastlanmamıştır.
Kâğıt toplayıcılarının, seyyar satıcıların, piknikçilerin, alemcilerin siteye girmesi, bölgemizi kullanması tamamen önlenmiştir.
Bir personel ve bir araçla, belediyenin hizmet verdiği dönemler arasında kalan zaman diliminde temizliğe destek olunmaktadır.
İsteyen üyelerimize gazete, ekmek, süt dağıtımı yapılmaktadır.
Başta belediyeler ve bunların kuruluşları ile bölgemize hizmet veren diğer kuruluşlarla iyi ilişkiler kurularak, bunların öngörülebilir bir plan dâhilinde hizmet vermeleri, olağanüstü koşullarda acilen olaya müdahaleleri sağlanmaktadır.
Sitede oturanların küçümsenmeyecek bir bölümünün halen derneğe üye olmamakta direnmesini, doğrusu anlamakta güçlük çekiyoruz. Ortalama eğitim düzeyi ve ortalama gelir düzeyi olarak Türkiye ve Ankara ortalamasının çok üstünde olan sitemizde bu direnci gelir ve eğitim eksikliği gibi nedenlere bağlayarak açıklamak mümkün değildir.
Kaldı ki gelir ve eğitim düzeyi olarak bölgemizle kıyaslanamayacak bir kısım belde ve köylerde gönüllü dayanışma ile ortak amaçların pekâlâ gerçekleştirilebildiğinin örneklerini görmekteyiz. Bu hususun bir sosyolojik olgu olarak incelenmesi gerekir diye düşünüyorum. Ancak bir hizmeti hiçbir ücret ödemeden almak fırsatı varken bunu değerlendirmek dürtüsünün toplumumuzda maalesef yavaş yavaş paydasını genişletmesinin ipuçlarını MKVD özelinde de görmekteyiz.
Üye olmamak için çeşitli nedenlere sığınanlar arasında, “nasıl olsa ben bu hizmeti ücret ödemeden de alabiliyorum” gerçeğini itiraf edemedikleri için kendilerinin bile inanmakta güçlük çektikleri suni gerekçelerle kendilerini kandırmaktadırlar.
Ama, onlar için de bu yükü taşıyan biz komşuları ne yazık ki gerçeği görüyoruz ve onların gerekçelerini kabul edemiyoruz. Biz Eflatun’un “haksızlığa uğramak, haksızlık etmekten evlâdır” prensibiyle hareket ediyoruz.
Komşularımıza hakkımız geçiyorsa da “ne yapalım onlar bizim komşularımız” deyip geçiyoruz.
Ancak, halen derneğimize üye olmayan komşularımızın birçoğunun André Tardieu’nun “herkes dünyanın düzene girmesini ister, fakat çabayı komşularından bekler” felsefesiyle hareket ettiklerini görmek de bizleri üzüyor.
Ben bir toplumun ve topluluğun gelişmişliğinin temel göstergesinin ortak amaçlar belirleyebilmek, bunun etrafında kenetlenmek ve gerekirse bu amaçlar için emek harcamak, fedakârlıkta bulunmak olduğunu düşünüyorum. Zaten bizim yaptığımız da bu.
Biz Türkiye’de ve dünyada birçok başarılı örneği görülen bir sivil toplum örgütü yarattık. Bunun etrafında birleştik ve çevremiz ve kendimiz için fayda üretmeye çalışıyoruz. Hepsi bu. İnanıyorum ki yavaş yavaş da olsa komşularımızın büyük çoğunluğu ile bu ortak yapının altında buluşacağız.
Nice Yıllara MKVD