Ankara geçen yıl yaşamadığı kışı bu yıl erken yaşamaya başladı. Bozkırın geniş ovaları, yaylaları, yerleşim yerleri beyaz bir örtüye büründü.
İnsanoğlunun doğadaki olumsuz izlerini de silen kar, ulaşım sıkıntıları bir yana bırakılırsa güzel bir doğa olayıdır. Hele bir de yeşille birleşince seyrine doyum olmaz.
Ne yazık ki başkentimiz yeşilden, ormandan fazla kısmetli bir kentimiz değildir. Olanları ise ya henüz keşfedememiş ya da doğru düzgün değerlendirmemektedir.
Diyeceksiniz ki “yazının başlığı ile bu anlattıkların arasında nasıl bir ilişki var?”
İşte ben de tam bu noktaya geliyordum. Çamlıdere Ankara’ya arabayla yaklaşık bir saatlik mesafede bozkırın kıyısında bir yeşil vahadır. Ankara’nın en önemli orman varlığı bu ilçenin sınırları içerisindedir.
Konum olarak Ankara’nın kuzeyinde yer alan Çamlıdere coğrafi bölge olarak Batı Karadeniz bölgesinin sınırları içerisinde kalmakta ve iklim özellikleri olarak da o bölgenin özelliklerini taşımaktadır. İlçenin toprakları Bolu iliyle sınır konumundadır.
Çamlıdere ile tanışmam 1992 yılına uzanıyor. Bir dostum vasıtasıyla bu ilçede ormanın hemen kenarında yapılmakta olan bir kooperatif girişiminden haberdar oldum. Bu evler Ankara’ya yakınlıkları itibariyle hafta sonu evleri olarak düşünülüyordu.
Dört yıllık yurtdışı görevinden yeni dönmüştüm. Almanya’nın yeşilinden, kış güzelliklerinden sonra Ankara bana çok yavan gelmişti.
Bir kış günü kooperatifin henüz su basmanı seviyesinde olan inşaat yerini ve bölgeyi görmek üzere birkaç arkadaşla Çamlıdere’ye gittik. O yıllarda henüz otoyol yapılmamıştı. E-5’ten Kızılcahamam üzerinden daha Çamlıdere’ye varmadan Gölünyazı olarak adlandırılan yerdeki Yaylaköy Kooperatifi’nin inşaat alanına ulaştık. Burada yoğun bir kar yağışı yaşandığı için evlerin su basmanları karların altında belli belirsiz seçilebiliyordu. Ama çevre olağanüstü, nefes kesici güzellikteydi. Yoğun orman varlığının yeşili ile karın beyaz örtüsü çok güzel bir harmonik tablo sunuyordu. Dağlar, tepeler her taraf yeşil beyazdı. Belleğimde kalan Almanya ve İsviçre kış manzaralarından ne farkı vardı? Hani ilk görüşte aşk diye bir deyim vardır. Benim ki işte böyle oldu. Bu kooperatife mutlaka girmeliydim. Sonunda muradıma erdim. Yaklaşık 20 yıldır Yaylaköy sitesinde oturuyorum. Bir engelimiz yoksa yaz kış kullandığımız, zevkle yaşadığımız kolay ulaşabilir bir mekân oldu burası bizim için.
Şimdi artık yaş ilerleyince kış aylarında gidişi biraz seyrekleştirdik. Burada çok güzel günlerimiz oldu. Bahçede uğraşmak, diktiğimiz ağaçların büyüdüğünü görmek, kendi ürününü hasat etmek, güneşin doğuşunu, batışını, ormanın ulu varlığı üzerinde ishak kuşlarının sesleri eşliğinde mehtabın yükselişini izlemek; bunların hepsi bize Çamlıdere’nin doğasının armağanları oldu.
Son yıllarda olmasa da, eskiden kış geceleri kurt ulumaları ile uyurduk. Hatta Bardakçılar köyünden yürüyüşten dönerken ormanın bittiği noktalarda uzakta bir kurt sürüsünün ilerleyişini görmek de kısmet olmuştu bize. Eşim halen “sen benden daha hızlı koştun ve siteye kapağı attın” diye bana takılır. Yazın ayıların sitemizi ziyaret edip meyve hırsızlığı yaptığı, bu arada adına uygun davranarak dalları kırdığı da rastlanmadık şey değildir.
Biraz gayret ederseniz sincapları ellerinizle beslemeniz de mümkündür.
Burayı böylesine eşsiz yapan bu güzelim ormandır. Orman buranın can damarıdır. Yalnız yaz dönemlerinde ne yazık ki burada piknik yapanlarda eksik değildir. Çöplerini toplayıp gitmeleri kaydıyla piknik yapsınlar. Ancak bizim milletin pikniği ateş yakmadan olmaz. Kaç kez ateş yakanları uyardığımı hatırlamıyorum. Birinin cevabı “Size ne oluyor. Dağdan gelip bağdakini mi kovuyorsunuz” olmuştu. Oranın yerlisiydi herhalde bu sözü söyleyen; ancak bilmiyordu ki, en küçük bir hatası “o bağı da dağ yapabilirdi” Tarım ve Orman Bakanlığı Müsteşarlığı yapmış olan sitemizin sakinlerinden bir arkadaşımla üşenmedik Orman Genel Müdürlüğü’ne, Ankara Valiliği’ne önlem alınması için yazılar yazdık. Getirip bir tabela diktiler “piknik yapmak yasaktır” diye. İnşallah bu tabela korur Ankara’nın bu en önemli orman varlığını.
Eskiden ekmekten başka bir şey bulamadığımız için her şeyi Ankara’dan getirirken artık açılan marketlerle her gereksinimizi ilçeden rahatlıkla karşılayabiliyoruz.
Son yıllarda Belediye’nin çabaları ile Çamlıdere gerçekten çehresini değiştirdi. Hızla Beypazarı’nın yolunda ilerliyor. Bana göre Çamlıdere, Beypazarı’na göre çok daha avantajlı.
Çünkü; Çamlıdere Ankara’ya Beypazarı’ndan çok daha yakın ve çok daha kolay ulaşılabilir. Doğa olarak Beypazarı’ndan daha güzel özelliklere sahip. Çevrede kaplıca suyu özelliğinde yer altı sularının bulunduğu biliniyor. Bunların bulunup kullanıma sunulması ile Çamlıdere birinci sınıf bir kaplıca kenti olabilir.
Çamlıdere’de eksikliği çekilen tek şey Ankara’yı da çekebilecek bir gastronomik gelişmedir. Yani Beypazarı’nın yaptığını çok daha kaliteli bir şekilde yapmak Çamlıdere’ye sınıf atlatabilir. Burayı bir cazibe merkezi haline getirebilir. Kanaatimce belediye olumlu çalışmalarına bu hedefleri de mutlaka dâhil edecektir.
Ankara bir gün Çamlıdere’yi keşfedecektir.