Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk Milleti’nin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 80. yıldönümünde bir kez daha en içten minnet, sevgi ve saygı duygularımızla anıyoruz.
Ölüm yıldönümlerinde onu bir yazı ile anma geleneğimizi bu yıl da devam ettirmek istiyoruz.
Atatürk, hakkında ciltlerle kitap yazılmış, yerli yabancı çok sayıda yazarın, düşünürün ilgisini çekmiş bir dünya lideridir. Hatta yaşadığı asrın en büyüğüdür.
O çok yönlü bir liderdir. Geçmişi başarılarla dolu bir askerdir. Bir strateji dehasıdır. Yılmaz bir devrimcidir.
Ben Atatürk’ün bu niteliklerine göre daha geri planda kalan bir yönünü ele alacağım. Onun tarımla, çiftçilikle ilgili yanını sizlere tanıtmaya çalışacağım.
Atatürk, Türkün ölüm kalım mücadelesinde esasen büyük çoğunluğu çiftçi olan Türk halkının canıyla, malıyla, üretim gücüyle adeta lokmasını paylaşırcasına Kurtuluş Savaşına, bu savaşı yürüten ordusuna verdiği desteği hiçbir zaman unutmamıştır. Görmüştür ki bu çiftçi halk bu toprakların gerçek sahibi ve savunucusudur.
Cumhuriyet kurulduktan sonra bu çiftçi halkın fedakârlıklarının bir karşılığı olmaktan öte bir gerçeğin ifadesi olarak tarıma ve çiftçilere dört elle sarılmış, bu toprakların gerçek vatan olmasında ve ülkenin kalkınmasında Türk çiftçisinin yerinin önemini sürekli dile getirmesinin yanında, Türkiye’de tarımın çağdaş bir yapıya kavuşturulması, Türk çiftçisinin üretim koşullarının ve yaşam kalitesinin arttırılması için son derece başarılı ve sonuç alıcı uygulamalara girişmiştir.
Bu konudaki düşünce ve yönelişlerini daha Cumhuriyet henüz kurulmadan 1922-23 yıllarında şu sözlerle ifade etmiştir.
“Milletimiz çok büyük elemler, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsak bunun temel sebebi şundandır. Çünkü Türk Milleti bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sapanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.”
“Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve layık olan köylüdür.”
İşte Atatürk’ün çiftçiye ve çiftçiliğe bakışı budur.
Çiftçiye ve çiftçiliğe bu kadar önem veren Atatürk “Milli ekonomin temeli tarımdır. Bunun içindir ki, tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz” diyerek, ifade ettiği niyetini eyleme de dökmüştür.
Çiftçiyi öncelikle Osmanlı’dan intikal eden ağır bir vergi olan aşar vergisinden kurtardı.
Toprak reformu ile topraksız çiftçiye toprak dağıttı.
Ziraat Bankası’nın çiftçiye daha kolay kredi sağlaması için yeni bir düzenleme yaptırdı.
Ziraat Bankası’nın güdüm ve kontrolünde çalışıp, aynı zamanda bir kefalet kurumu gibi işlev gören Tarım Kredi Kooperatiflerini kurdu.
Yine Ziraat Bankası’nın güdüm ve kontrolünde çiftçinin malını alan, depolayan ve değerlendiren, ayrıca çiftçinin ihtiyacı olan girdileri temin edip dağıtan, Tarım Satış Kooperatiflerini kurarak çiftçinin güvenle işine sarılmasının ortamını yarattı.
Keza Toprak Mahsulleri Ofisi ile hububat üreticisini desteklediği gibi, tüketicinin ekmeğini de garanti altına aldı. Tohum ıslah istasyonları, Zirai Donatım Kurumu gibi kurumlarla da çiftçinin gereksinimlerini bilgili ve bilinçli bir şekilde karşılayacak kurumsal yapıyı oluşturdu.
Ziraat eğitimi verecek çeşitli kademelerde eğitim kurumlarını açarak, çiftçiye destek verecek, yol gösterecek kadroların yetiştirilmesini sağladı.
Sanayi faaliyetlerinin önemli kısmını da esas itibariyle çiftçinin ürettiği tarım ürünlerine dayandırmıştır. Yünlü, pamuklu dokuma fabrikaları, şeker fabrikaları gibi.
Atatürk’ün tarıma ilgisi ve desteği bunlarla da sınırlı değildir. O, milletine örnek olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde numune çiftlikleri kurarak bilfiil tarım yapmıştır.
Ankara’da Gazi Orman Çiftliği, Silifke’de Tekir, Yalova’da Baltacı, Tarsus’ta Piloğlu, Dörtyol’da Karapasarnak çiftliklerini hepiniz mutlaka duymuşsunuzdur. Hatta bazılarını görmüş de olabilirsiniz.
Ben, son yıllarda Gazi Orman Çiftliği’nin hızla yağmalanmasına bizzat tanık olmanın hüznünü yaşıyorum. Atatürk’ü orada bir traktörün üzerinde araziyi sürerken gösteren resimler hepimizin hala belleğindedir.
O, ki kendisini bizzat tarım yaptığı için bir çiftçi saymaktadır. Onun için “Ben çiftçilik yaptım bilirim. Tarım makine ile yapılır” demektedir.
O, bizim önderimizdir. Başöğretmenimizdir ve rehber, örnek çiftçimizdir.
O, her alanda olduğu gibi tarımda da milletine çağdaşlık yolunu göstermiş, Türk çiftçisine örnek olmaya çalışmıştır.
Işıklar içinde uyu Büyük Çiftçi!