DIŞ TİCARETİN BAKANLARI TEOMAN KÖPRÜLÜLER (3)

İki haftadır eski Ticaret Bakanlarından merhum Teoman Köprülüler’i anlatıyorum.

Teoman Beyle çok anım var. Ancak bunlardan ilginç olanları okuyucularımızla paylaşacağım.

Yine bende iz bırakan bir anı ile devam etmek istiyorum.

1979 yılının bahar veya yaz ayları olabilir. Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürüyüm. Özel Kalemden Sayın Bakanın beni çağırdığı haberi geldi. Hemen Bakanımın makam odasına gittim. İçeri girdiğimde kendisini basından tanıdığım Hükümetin renkli üyelerinden Ali Rıza Septioğlu ile beraberinde beş altı kişilik bir grubun Bakanımızla birlikte oturma grubunda sohbet etmekte olduklarını gördüm.

Teoman Bey beni Septioğlu’na tanıttıktan sonra, “Ertuğrul Bey, Sayın Bakanım doğu ve güneydoğudan canlı hayvan ihracatçılarını getirmiş, bunların elinde çok sayıda hayvan mevcudu olmasına rağmen biz ihracına izin vermiyormuşuz” dedi.

Ben söz alarak canlı hayvan ihracının esaslarının Milli Güvenlik Kurulunca tespit edildiğini ve bu esaslar dâhilinde ihracatçılara kotalar tanındığını, durumu incelemeden kendilerine bir şey söyleyemeyeceğimi ifade ettim. Bunun üzerine Teoman Bey; “Tamam, varsa yazılı bir başvurunuz alalım, halletmeye çalışalım” dedi.

Yazılı başvurularını aldık. Merhum Septioğlu ve beraberindekilerini uğurladıktan sonra Teoman Bey’e bu firmaların kesinlikle hak sahibi olmadıklarını, siyasi baskı ile kendilerine imkân yaratmaya çalıştıklarını söyledim.

Bakanımız benim bu sözlerim üzerine “Hükümetin durumunu biliyorsun ancak bunların desteği ile ayakta duruyoruz. Septioğlu’nu kırmak istemem. Sen bir onay hazırla bana getir” dedi.

Talimatı üzerine onayı hazırladım. Kaçaklığı önlemek ve Türkiye’de et piyasasını da stabil tutmak için konunun stratejik bir yaklaşımla Milli Güvenlik Kurulu tarafından her yıl ele alınarak ihracatın miktar ve esaslarının karara bağlandığını ve Resmi Gazete’de yayımlandığını, belirlenen bu miktarın öngörülen esaslar çerçevesinde İhracatçı Birlikleri üyesi ihracatçılara dağıtılarak ihracatın realize edildiğini, başvuru sahibi firmaların bunun haricinde bir hakka sahip olamayacaklarını, ancak “Talimatları üzerine durumun görüş ve onaylarına sunulduğunu” belirtir ifadeler taşıyan onayı Sayın Bakan’a götürdüm. Okudu “bu bende kalsın” dedi ve yazıyı imza kartonu ile birlikte masanın çekmecesine koydu.

Aradan yaklaşık bir hafta geçmişti ki özel kalemden Bakanın beni beklediği bildirildi.

Sayın Bakan’ın odasına girdiğimde bir hafta öncesinde olduğu gibi Septioğlu ve beraberindekileri gördüm.
Teoman Bey “İşte Genel Müdürümüz geldi. Ben kendisine talimat verdim. Bu konuyu çözümleyecek” dedi. Sonra beni yanına çağırarak diğerlerinin duymayacağı bir ses tonuyla “Ne oldu bunların işi” diye sordu. Ben de aynı ses tonuyla “Efendim onayı size takdim ettim. Çekmecenizde” dedim.

Gayriihtiyarî çekmeceyi çekti ve imza kartonunu gördü. Artık onayı ve konuştuklarımızı hatırlamıştı. Septioğlu’na dönerek “Sayın Bakanım bakın yanınızda talimat veriyorum. Ertuğrul Bey bir şekilde bu konuyu halletmeye çalışacak” dedi.

Septioğlu’nun sinirlenmeye başladığını görüyordum. Nihayet beklenen oldu. Septioğlu öfkeli bir sesle ve mahalli şivesini iyice baskın hale getirerek; “Bak Sayın Bakan, bizi bu bürokratlara havale etme, onlar ancak oyalar durur. Bu işi halledeceksen sen hallet” diye son sözünü söyledi. Bunun üzerine Teoman Bey “Benden kural dışı, haklı olmayan bir talepte bulunuyorsunuz. İnceliyoruz diyorum, ona da razı olmuyorsunuz. Ne yapayım yani” diye cevap verince Septioğlu “O halde ben de giderim” diye bağırarak ayağı kalktı ve beraberindekilerle birlikte ancak hatırlı konukların çıkış yaptığı orta kapıdan çıkarak gitti.

Teoman Bey öfkeyle söyleniyordu. “Adama bak! Benden kural dışı bir şey yapmamı istiyor ve bir de tehditte bulunuyor.” Sonra bana döndü, çekmeceden çıkardığı imza kartonunu vererek “yırt at” dedi.

Teoman Bey’in siyasi yanı ile bürokratik alışkanlığından gelen kuralcı yanının çatışmasını bürokratik duruşu kazanmıştı. Böyle olmasından tabii ki bizler de çok mutlu olmuştuk. Aksi halde Bakanımızla, istemediğimiz halde karşı karşıya gelecek ve belki bu karşı duruşumuzun bedelini de ödemek durumunda kalacaktık.

Aradan yaklaşık bir hafta dahi geçmeden Ali Rıza Septioğlu’nun hükümetteki görevinden istifa ettiği haberi bomba gibi patladı. Sebebi Bakanlığımızdan olan talebi mi idi? Yoksa başka nedenleri de var mıydı? Bilmiyorum. Ama devlet bakanı Ali Rıza Septioğlu hükümetten gitmişti.

Bu gelişmenin ardından Teoman Beyle ilk bir araya geldiğimizde “İyi ki kural dışı iş yapmadık. Sayın Septioğlu zaten gidiciymiş.” diye neşeyle söylendiğini hatırlıyorum.

Genç yaşta ebediyete uğurladığımız değerli Bakanımız Teoman Köprülüler’i bir kez daha rahmetle anıyor. Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.