TÖREN DEYİP GEÇMEYİN

Tören, Türk Dil Kurumu sözlüğünde;

1. Bir toplulukta üyelerin belli bir olayı, kişiyi veya değeri ayırt edip sembolleştirmesi, bunların anlam ve öneminin güçlendirilmesi amaçlarıyla düzenlenen hareket dizisi, merasim;
2. Anma, kutlama, nişan, evlenme, ölüm gibi sebeplerle yapılan toplantı, merasim, seremoni
şeklinde tanımlanmaktadır.

Netice itibariyle tören özel bir olay, kişi veya kişiler için düzenlenen seremonilerdir.

Bu yönüyle törenler, töreni düzenleyen tarafından bütün yönleriyle önceden planlanır. Tüm ayrıntılar defalarca gözden geçirilir. Programda görev verileceklerin teyitleri alınır ve imkânlar dâhilinde tekrar tekrar prova edilir.

Bu konuyu neden ele aldığımıza gelince: Nedeni, Vakfımızın çalışma alanı olan dış ticaretin bir yanını temsil eden ihracat ile ilgili olarak bir ödül töreninin son günlerde tüm yazılı ve görsel basının ilgi odağında yer almasıdır.

İsmi spekülasyonlara yol açan bir zatın, yine mahiyeti tartışmalı bir ihracat başarısı nedeniyle Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından düzenlenen bir törende başarılı ihracatçı ödülüne layık görünmesi ve ödülünü iki Sayın Bakanın elinden alması eleştirilere yol açınca Sayın Bakanlardan biri “bir emri vaki karşısında kaldığını” ve o kare içerisinde yer almaktan üzüntü duyduğunu ifade etmiştir.

Ortaya çıkan ve Sayın Bakanları güç duruma sokan bu durumun bir numaralı sorumlusu tabiatıyla Türkiye İhracatçılar Meclisi ve bu törenin düzenlenmesi ile görevli olan kişilerdir.

Yukarıda, törensel faaliyetlerin çok ciddi işler olduğunu ve en ince ayrıntılarına kadar araştırılıp planlanması gerektiğini söylerken ifade etmek istediğimiz, söz ettiğimiz bu ödül töreninde yaşandığı gibi veya benzer durumların yaşanmaması içindir.

Hele üst düzey devlet görevlilerinin katıldığı törenlerde çok daha fazla dikkat ve özen gerekmektedir.

Ne yazık ki TİM Yönetiminin bu dikkat ve özeni göstermediği görülmektedir. Meslek hayatı boyunca çok sayıda törensel faaliyete katılmış veya bizzat bunların düzenleyicisi olmuş bir kişi olarak  konuya ilişkin görüşlerimi ve yaşadığım ilginç olaylara ilişkin anekdotları  sizlerle paylaşmak istiyorum.

Törensel faaliyetler çok ciddi işlerdir. Boşluk ve özensizlik kaldırmaz. Aksi takdirde sonu böyle olur.

Hayatım boyunca yurt içi ve yurt dışında birçok törene katıldım. Şahsen veya başında bulunduğum kurum ve kuruluşların düzenlediği törenler oldu.
Bir kere, ileri batılı ülkelerde törenlerin gösterişten uzak, çok yalın, olduğunca kısa, amaca uygun ve çok organize faaliyetler olarak düzenlendiğini gördüm.

Buralarda fiyasko, skandal olarak nitelenecek bir olayın cereyan ettiği bir tören, merasim hatırlamıyorum.

Ancak doğuya doğru geldikçe maalesef durumun değiştiğini ve her şeyden önce iyi planlanmamış, aksaklıklarla dolu törenlerin sıklıkla karşılaşılan, sıradan olaylar haline geldiğini görüyoruz.

İki anekdotu bu vesile ile sizlerle paylaşmak istiyorum. 2000 yılında Dünya Türk İşadamları Kurultayı’nın üçüncüsünü düzenlemek üzere hazırlıklar artık son aşamaya gelmiş, açılış oturumunda konuşacak yurt dışından gelen girişimcilerimizin tespitini yapıyoruz. Konuşmacıların dünyanın değişik ülkelerinden olmasına özen gösteriyoruz. Ayrıca mutlaka bir kadın konuşmacıya da yer vermek istiyoruz.

Avrupa ülkelerinden gelenlerin çoğunu artık şahsen tanıyoruz. Tanımadıklarımızı ise dış temsilciliklerimiz kanalı ile tanımaya çalışıyoruz. Baktık Hong Kong’dan bir katılım var. Zühal Mansfield adında bir kadın girişimci.

Bu Türk kadın girişimcinin Hong Kong gibi uzak bir yörede bulunması bize çok ilginç geldi. Konuşmasını arzu ediyoruz ama elimizde başvuru formundaki bilgiler dışında hiçbir bilgi olmadığı gibi Hong Kong’da da temsilciliğimiz yok. Yani öyle çabuk değerlendirebileceğimiz imkânlara da sahip değiliz.

Bu kişi Türkçeye ne kadar vakıftır, topluluk önünde konuşabilir mi, konuşmak ister mi? Devletin, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, en üst düzey ve çok sayıda katılımla temsil edildiği, keza özel sektörün en üst düzeyde yer aldığı, elliyi aşkın ülkeden girişimcilerimizin huzuruna nasıl bir kişiyi çıkaracağız, daha başka sorunlar çıkarır mı? Hepsi cevabı meçhul sorular.

Artık son aşamaya gelmiştik, arkadaşlarla toplandık. Ancak kadın konuşmacı konusunu henüz karara bağlayamamıştık. Zühal Mansfield’ın çok ilginç olabileceğini ancak tanımadığımız için risk altına giremeyeceğimizi tartışırken sekreter içeri geldi ve bir ziyaretçim olduğunu söyledi. “Kim?” diye sorduğumda, Hong Kong’dan Zühal Mansfield Hanım cevabını aldım. Hepimiz şaşırıp kalmıştık. Tam onunla ilgili tartışırken Hong Kong’dan Zühal Hanım çıkıp gelivermişti. Fizik olarak düzgün bir insan olan Zühal Hanım, gerçekten dört dörtlük bir kişilikti.

Yani tam isabetti. Zühal Hanım konuşmasıyla Kurultayın yıldızı oldu. Kurultay Başkanımız Sakıp Sabancı Bey basının karşısına onunla birlikte çıktı. Kendisine iltifatlar etti. Sonra Zühal Hanım’ı Türkiye tanıdı. İhracatçı Birliklerinde yönetim kademelerinde görev yaptı.

Şansımız yaver gitmişti. Eğer o gün kapıdan içeri girmeseydi risk alıp kendisini konuşmacı olarak koymayacaktık. Çünkü Cumhurbaşkanının bulunduğu bir ortamı her türlü sansasyona, skandala kapatmak bizim görevimizdi.

Aynı Kurultayın açılışından önce Çankaya Köşkünde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından çok sayıda yurt dışındaki girişimcimize ödül ve bunlardan onbeşine Devlet Üstün Hizmet Madalyası verilmek üzere bir ödül töreni yapılması kararlaştırıldı.

Biz adayların çoğunu şahsen tanımamıza rağmen gerek özel gerekse resmi kanallardan bu adaylarla ilgili çok ayrıntılı araştırmalar yaptık ve yaptırdık. Sonuçta adaylar kendi performanslarına ilaveten bu araştırmaların sonucunda netleşmiş oldu. Zira benzer skandalları bu ülke çok yaşamıştı. Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve Cumhurbaşkanının huzurunda cereyan eden bir ödül töreni, en küçük bir yanlışın hoşgörü ile karşılanabileceği bir ortam değildi.

Bugün o tarihlerdeki bu kılı kırk yararcasına yaptığımız çalışmaların ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz.

“Sen işini kış tut, yaz çıkarsa bahtına!”