YURT DIŞINDA VATANDAŞLARIMIZ VAR. PEKİ, BİR LOBİ GÜCÜMÜZ VAR MI? -3-

İki ayrı yazı ile yurt dışındaki yurttaşlarımızın varlığını sayılarla ortaya koyduk. Bunların sorunlarını geçirdikleri aşamaları anlattık. Sonuçta yurt dışında, özellikle AB ülkelerinde ve bilhassa Almanya’da önemli bir yurttaş varlığına sahip olmamıza karşın hiçbir yerde etkin bir lobi gücüne sahip olmadığımızın altını çizdik.

İşte geçmişten bu yana yaptığımız bu tespit ve kaygılar sonucunda 1995 yılında yurt dışında yaşayan yurttaşlarımız içinde en etkili ve sosyal kesimi oluşturan girişimcilerimizi bir çatı altında toplamak üzere harekete geçtik.

Amacımız;
— Bu insanların çeşitli ülkelerde birbirinden habersiz yaşayanlarını birbirleri ile tanıştırmak ve iletişime geçirmek,
— Aynı zamanda yurt dışında yaşayan girişimcilerimizi yurt içindeki meslektaşları ile de buluşturmak ve bir sinerji yaratmak,
— Bu buluşma ile Devlet organlarının bu güce dikkatini çekmek, ilgi ve desteğini sağlamak,
— Türkiye için ekonomik açıdan kazanım sağlamak,
— Ve nihayet, ”yalnız ve güzel ülkemizin” bu yalnızlığına bir çare olacak etkin bir lobi gücünün çekirdeğini oluşturmak şeklinde sıralanabilir.

Fikir, başta Dışişleri Bakanlığımız ve o tarihlerdeki Müsteşarı Sayın Onur
Öymen’in aktif desteğini aldı ve çok daha önemlisi birkaç gün önce ebediyete
uğurladığımız 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in beğenisini kazanarak
himayesine mazhar oldu.

1996 yılı Şubat ayında Çırağan Sarayı’nda yapılan 1. Dünya Türk İş Adamları Kurultayı’na yurt içi ve yurt dışından 1000 civarında katılım oldu. Kurultay basında büyük ilgi uyandırdı.

Merhum Sakıp Sabancı’nın başkanlığında 1998’de İzmir, 2000’de İstanbul’da kurultaylar başarı ile tekrarlandı.

İkisi de aramızdan ayrılmış olan 9.Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel ile birinci, ikinci ve üçüncü kurultayların başkanı merhum Sakıp Sabancı’nın kurultaylara verdikleri katkıları hep minnetle anacağız.

Kurultaylar, 2002 İstanbul, 2004 Ankara ve 2006 İstanbul olmak üzere büyüyerek devam etti. Son 3 kurultayda başkanımız TOBB Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Rıfat Hisarcıklıoğlu idi. 2004 ve 2006 yıllarında, o tarihlerdeki Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kurultaylara büyük ilgi göstermesini ve desteklemesini de anmadan geçemeyeceğiz.

İlk kurultaydan sonra sayısal olarak artık her mekana sığamaz olmuştuk, 2000’lere çıkan sayımız karşısında Lütfü Kırdar gibi o tarihlerdeki en büyük kongre merkezi bile yetersiz kalıyordu.
Maya tutmuştu. Artık bu güçten yola çıkarak özellikle 2006 kurultayının yapıldığı günlerde, iki yılda bir tekrarlanan kurultaylar uygulamasından etkin bir lobi gücünün, ana çekirdeğini oluşturacak bir mekanizmanın kurulması için yurtdışındaki iş adamlarımızın ve başta Dışişleri Bakanlığı ve TOBB temsilcilerinin katılımı ile yapılan toplantılarda sunduğumuz fikir ve hareket planı olduğu gibi benimsendi. TOBB Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu’nun da tam onayı ile TOBB’nin öncülüğünde uygulamaya geçilmesi kararlaştırıldı. Türk Dışticaret Vakfı ve Dünya Türk İşadamları Vakfı bu konuda bilgi ve deneyimini içeren know-how’ı ve isim hakkını hiçbir karşılık beklemeksizin TOBB’ne devretti. Uygulama aşamasında talepleri halinde yanlarında olacağımızı ve her türlü desteği vereceğimizi ifade ettik.

Niçin nihai sonuca bizzat yürümeyip Odalar Birliği’ne devir yolunu seçtik diye sorulabilir.

Bir kere Odalar Birliği özel sektörün, girişimcilerin yasa ile kurulmuş olan en üst temsil organı idi. Kuruluş amaçlarına, bu tür faaliyetlerinin desteklenmesi uygun düşüyordu. Nihayet, vergi tahsil eder gibi kamu gücü ile aidat tahsil ederek büyük fonlar oluşturmuştu. Bu hareket için büyük paralara belki gereksinim duyulmayacaktı ama başlangıçta bazı faaliyetlerin fonlanmasına ihtiyaç olabilecekti. Üniversite kuran, hastane işleten TOBB’nin Türkiye için çok önemli edinimleri sağlayacak bu projeyi üstlenme arzusunun olduğunu görmüş, etkin bir şekilde ve amaca uygun olarak yürüteceğini düşünmüştük. Bu nedenledir ki, komplekse kapılmadan 12 yılın birikimini kendilerine devrettik. Çünkü hayırlı olacağını umuyorduk.

TOBB ne yaptı? Sanki rakipmişiz gibi bu amaçla yaptıkları organizasyonlara bizi çağırmamalarının yanında, geçmişi inkâr ve ancak yapılanları taklit ederek, tabir yerinde ise yerlerinde saydılar.

Tabii, yaptıkları en büyük hata, TOBB öncülüğünde yürütülen ve bünyesinde çeşitli ülkelerle oluşturulan iş konseylerinin yüzlercesini barındıran DEİK’in bünyesinde bu girişimi bir iş konseyi haline getirerek sıradanlaştırdılar. İleri götüreceklerine, devrettiğimiz noktadan da geriye götürdüler. Her şeye rağmen devam ettirebilseler gam çekmeyecektik. Saman alevi gibi bir iki organizasyondan sonra her şey sessizliğe gömüldü. 2006 ve 2015, geçen 9 – 10 yıla yazık oldu. Emeklerimize yazık oldu. TOBB, DEİK’in kamulaştırılarak Ekonomi Bakanlığına devredilmesinden sonra hiçbir şey yapmadan görevini tamamlamış oldu.

Türkiye’nin yalnızlığı devam ediyor. Ta ki birileri yurt dışında Türkiye’ye bahşedilen bu gücün, bu imkânın farkına varıncaya, gereğini yapıncaya kadar.

Organize olmayan nüfus, bir güç değildir.