DÜNYA TÜRK İŞADAMLARI KURULTAYLARI HAMİSİNİ VE BABASINI KAYBETTİ

Türkiye Cumhuriyetinin 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’i hayatını vakfettiği milletinin sevgi, saygı ve derin teessürleri arasında ebediyete uğurladık.

Allahtan rahmet ve mekanının cennet olmasını diliyoruz. Tüm milletimizin başı sağolsun.

9. Cumhurbaşkanımız bir devlet adamı olduğu kadar bir fikir ve vizyon adamıydı.

Dünyadaki Türk İşadamlarını bir çatı altında bir araya toplama fikrinden çok mutlu olmuş ve bu fikrin eyleme dönüşmesi için sürekli katkıda bulunmuştu.

Dünyanın değişik yörelerinde başarılı Türk işadamlarının varlığından ve bunları biraraya getirme niyetinden söz edince çok heyecanlanmıştı. Bu teşebbüsü Cumhurbaşkanı olarak himayesine aldı ve Cumhurbaşkanı olarak katıldığı, 1996–2000 yılları arasında yapılan 1., 2. ve 3. Dünya Türk İşadamları Kurultaylarının hamisi olduğu gibi tümünün açılışlarını onurlandırarak, söylemleri ile kurultay katılımcılarını yüreklendirdi, heyecanlandırdı ve en güzeli birbirlerine sıkı sıkıya bağladı.

Kurultay Başkanımız, Sayın Demirel’in işareti ile merhum Sakıp Sabancı olmuştu.

27 Şubat 1996 günü İstanbul’da Çırağan Sarayında yapılan 1. Dünya Türk İşadamları Kurultayının açılışında merhum Sabancı kendisine has üsluplu “ Bu Süleyman Bey, Sayın Cumhurbaşkanımız bizi hep pompalamıştır. Gel Sayın Cumhurbaşkanım bizi yine pompala, pompala, pompala” diye kürsüye davet ettiğinde kahkahalar arasında kürsüye gelen Sayın Demirel,

“Sözlerimin başında gerçekten bu tablodan gurur duyduğumu ifade etmeliyim. Dünya Türk İşadamları Kurultayı fevkalade anlamlı bir olaydır. Demek Türkiye’nin dünyaya yayılmış işadamları var. Bu çok önemli bir olaydır. Aslında Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletinin Atatürk’ün gösterdiği istikamette nereye geldiğini gösterir ve bu istikamete ulaşmak için milletimizin değerli evlatları olarak sizlerin sarfettiği gayretlerin seviyesini gösterir. Böyle bir tabloyu Türkiye’yi sevenlerin büyük sevinçle karşılamaları lazımdır. Bu tablo Türkiye’nin geçmişi için olduğu kadar geleceği için de fevkalade önemli işaret taşıyor.”

sözleriyle Kurultayı onurlandırmış ve “ben bu sene Güney Amerika ya gittim. Güney Amerika da, Brezilya’ya, Şili’ye ve Arjantin’e gittim. Giderken İspanya’nın Kanarya Adalarında durdum ve Kanarya Adalarında durduğumuz zaman bir insan geldi bana dedi ki;

– “Ben Osman Bakır’ım”
– Gel bakalım dedim Sen ne yapıyorsun burada?
– “Ben burada ticaret yapıyorum” dedi.

Bundan çok sevindiğimi söylemeliyim.
– Ne ticareti yapıyorsun dedim.
– “İsviçre’den buraya geldim” dedi. “Ben işçi olarak İsviçre’ye gelmiştim. Oradan buraya geldim. Burada daha çok deri v.s. üzerine ticaret yapıyorum. Çok turist geliyor buraya ve İstanbul’dan aldığım hazır giyim eşyasını burada pazarlıyorum” dedi.

Buna çok sevindim, bana Osmanlar lazım dedim. Bir çok Osman lazım ve Osmanların mutlaka böyle küçük bir ticaret sayılabilecek iş yapanı da lazım, ortası da lazım, büyüğü de lazım.”

Sözleri ile bizi yüreklendirdi şevk verdi.

Hür teşebbüse büyük önem veren Merhum Cumhurbaşkanımız Türk müteşebbislerinin yurt dışına yayılmasından başarılı olunmasından gurur duyuyordu. Bu gelişmelerden büyük haz duyuyor ve içtenlikle destekliyordu.

Üçüncü kurultayın hazırlıkları aşamasında görüştüğümüz Sayın Cumhurbaşkanımıza yurt içindeki işadamlarımızın birçok kurum ve kuruluş tarafından çeşitli vesilelerle ödüllendirdiklerini oysa yurt dışındaki işadamlarımız için bu tür bir ödüllendirme sisteminin olmadığını, bu sistemi kurarak, yurtdışındaki başarılı işadamlarımızı ödüllendirmeyi düşündüğümüzü söylediğimde bundan çok memnun oldu ve “bu töreni Çankaya köşkünde yapalım, hatta sizin belirleyeceğiniz başarılı işadamlarından önde gelenlerine Devlet Üstün Hizmet Madalyası vereyim” diye sözlerini noktaladı.

Hem çok mutlu olduk hem çok gururlandık.

Sayın Sakıp Sabancı’nın Başkanlığında iş dünyası, medya ve bürokrasiden seçkin temsilcilerin katılımı ile bir jüri oluşturduk ve adayları belirledik. Çeşitli ödüllerin yanında Sayın Cumhurbaşkanımızın önerisi ile jürinin belirlediği 15 kişi Devlet Üstün Hizmet Madalyası ile taltif edildi.

Bugün söz konusu madalyayı alanların sayısının 100’ün biraz üzerinde olduğu düşünülürse bu taltifin önemi ve büyüklüğü daha iyi anlaşılır.

26 Ekim 2014 günü İslamköy’de, Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’nin açılışında konuşan 9. Cumhurbaşkanı “İslamköy’de bir kerpiç evde doğdum. Devlet köyümüze okul yapmasa okuyamazdım. Devlet beni okutmasa buradan çıkamazdım. Ben, Cumhuriyetin verdikleri ile bu yerlere geldim. Elli yıl, Atatürk’e borcumu ödemek için çalıştım” diyerek Cumhuriyete ve onun kurucusuna nasıl bir minnet duygusu içinde olduğunu çok güzel ifade etmiştir.

İşte bu minnet duygusudur ki, bir ömrün milletin hizmetine verilmesine neden olmuştur.

Milletimiz bir Türkiye sevdalısını, gerçek demokrat bir devlet adamını ve bir hoşgörü abidesini kaybetti.

Dünya Türk İşadamları camiası ise en büyük hamisini, yüreklendirenini, babasını kaybetti.

Işıklar içinde yatsın.