YÜKSEK FAİZ PROBLEMİ ÇÖZER Mİ?

dis-ticaret-cuma-haftanin-yorumu

Geçen hafta kurlar üzerinde durduk. Son 15 yılın nerede ise tamamında Türk lirasının “hard currency” diye tabir edilen uluslararası para birimi olarak kullanılan dolar, euro gibi paralar karşısında yüksek faiz politikaları ile birazda Dünya konjuktürünün yardımı ile değerli tutulduğunun altını çizdik. Bunun sonucunun yüksek dış ticaret ve dış ödemeler açığı olarak bize fatura edildiğini de ekledik.

Ancak, Dünya konjuktürünün, özellikle, Amerikan Merkez Bankası FED’in ABD ekonomisinin düzelme sinyallerini dikkate alarak izlediği politikalar ve diğer gelişmiş ekonomilerin de aynı paralelde seyretmesi ile yatırım fonlarının yönünün gelişmiş ekonomilere doğru yönelmesi sonucu, az gelişmiş ekonomilere yeni fon girişi zorlaşmış, hele bizim gibi kırılgan 5 ekonomiden biri, hatta birincisi olarak nitelendirilen bir ülkeye gelişi nerede ise zorun zoru hale gelmiştir.

Nitekim bu gelişmelerin, biraz da ülkemiz iç siyasetinde ki yaşananlar sonucunda dolar kuru 2013 yılında Kasım sonunu 2,00 TL’lik, 2013 yıl sonunu 2,02 TL’lik bir rakamla kapatırken, Ocak 2014 başında bir anda 2,17 seviyelerine sıçramış, Ocak ayının 27’sine kadar en yüksek seviyeye ulaşarak 2,37 düzeyini aşmıştır. Bu dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 10 milyar doların üzerinde piyasaya dolar arz etmesine rağmen bu gelişmenin yaşanması sonucunda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının faiz silahını kullanmaktan başka çaresi kalmamıştır. Radikal bir karar ile beklenenin çok üzerinde gerçekleştirilen faiz artışı ile dolar kuru şok bir düşüş ile 2,37 seviyesinden 2,17’ye gerilemiş, ancak 3 gün içerisinde yeniden çıkışa geçerek bu yazının tarihi itibari ile 2,30 düzeyine ulaşmıştır.

Gördüğümüz kadarıyla radikal faiz artışı da doların çıkışını durduramamıştır. Ekonomimiz şimdi yüksek kur, yüksek faiz sarmalına girmiştir. Üretmeyen, teknolojik yenilik, inovasyon ortaya koyamayan, sıcak para ve ithalat tembelliğine yakalanmış bir ekonominin sorunlarını bu günden yarına çözmesi kolay değildir.

Sonuç olarak, işi Merkez Bankasına havale ederek radikal faiz artırımı ile problemi çözmemiz mümkün değildir.
• Tasarruf düzeyini arttıracak,
• Eğitim kalitesini yükseltecek,
• AR-GE faaliyetlerini sanayimizin her katmanına yayacak,
• Teknoloji, inovasyon ve marka yaratacak,
• Ülke ve firmalar itibariyle rekabet düzeyimizi yükseltecek,
Bunların sonucunda üretecek ve ithal ettiğinden çok ihracat yapacak, dış ticaret ve dış ödeme fazlası verecek bir ekonomi yaratmak üzere vakit geçirmeden çalışmaya başlamamız gerekiyor.

Yolumuz uzun ve çok zahmetli olacaktır. Ancak sonu mutlaka aydınlığa çıkacaktır.